2017-2018 Teknik-Taktik / Başakşehir - Gençlerbirliği

O eskide kaldı Sabrican. Kendisi kupa maçında attığı gol sonrasında baya sevindi.

Maçtan önce de 1 puanın matematiksel olarak aman aman bir fark yaratmayacağından bahsetmiştik. Ama bu 1 puan kadrosunda emre ve ardayı barındırıp fatih terim stadyumunda boş tribünlere oynayan -Serkan abinin deyimiyle- ucube bir takıma çelme oldu ve gerçekten bizi fazlasıyla memnun etti. Bunun yanı sıra takımın 10 maçlık -içerisinde Fenerbahçe ve ibb deplasmanları da barındıran- bir yenilmezlik serisi yakalaması adeta 10-15 hafta önce konuşulan “kesin düşeriz”, “ligin en kalitesiz ekibi Gençler” söylemlerini unutturdu. Takımın oynadığı oyun açısından evet çok mutluyuz ama sezon başındaki kadro felaketini de unutmamamız gerekiyor. Takımın çehresinin bu kadar kısa sürede değişmesindeki en büyük payı ben kuşkusuz Sessegnon ve Scekic’e veriyorum. Grupta Arda abinin de bahsettiği gibi şu takımın çoğunun sözleşmesinin bitmiyor oluşu (Marko ve Uğur’un sezon sonu bitiyor) beni de gelecek sezon için heyecanlandırmaya başladı. Umarım sezon başında yine her zamanki hataya düşmeden, oturmaya başlayan kadromuzu dağıtmadan yerine nokta takviyelerle (öncelikle SANTRAFOR) devam edebilirsek seneye daha keyifli, daha mutlu bir sezon geçirebiliriz.

Maça gelirsek herkesin bahsettiği gibi bizim çocuklar çok iyiydi. Umarım bu yükselen performanslarından dolayı onları kaybetmeyiz. Sessegnon geldiğinden beri bir futbolcunun takımın tümünü nasıl değiştirebileceğini kanıtlarcasına iyi oynuyor. Dün bazı pozisyonlarda son vuruşlarda başarısız oldu ama bizde kredisi şimdiden çok yüksek. Khalili ise bu sezonki 2. frikik golünü atarak, attığı toplam 2 golle bize 2 puan kazandırarak, başta sevgili @Polatlili olmak üzere tüm sevenlerini mahçup etmedi ve dün akşam saatlerinde bazı evlerden “Söyleyin Khalili daha ne yapsın!” sesleri yükselmesine sebep oldu.

Haftaya Alanya’yı yendiğimiz takdirde küme düşme defterini -bu sezonluk- kapatıp her zamanki hedefimiz olan 8.liğe gözümüzü dikmeye başlarız :slight_smile:

4 Beğeni

arkadaşlar şimdi söyleyeceklerimin başakşehir maçıyla ilgisi yok… genelde böylemiyiz bilmiyorum. takipçisi olacağım…
sezon başında “nasıl olsa düştük, ne söylesek boşadır.” moduna girip, boşlamıştım. teselliyi kadehlerde arıyordum… şaka tabii…
ne yorum, ne beklenti, ne eleştiri ne fark ederdi ki artık?.

kümede kalmamız kesinleşti gibi, e birde on maçlık yenilmezlik serisi ortaya gelince; nooluyoruz diyerek maçlara odaklandık… yahu arkadaşlar aramızda kalsın ama ortada öyle doğa üstü bir şey yok… olağandışı methiyeler düzülecek, destanlara varacak yorumlar yapılacak bir durum yok…

galibiyet için hiç bir şey yapmıyoruz… sadece bozuyoruz…
oyunu kuran değil, bozan taraf biziz… rakibin büyük veya küçük olması yada kendini büyük zanneden küçük göztepe ve konyaspor gibi anlaşılmaz takım olması önemli değil… kim olursa olsun amaç oynamaya çalışanı, oyun kuranı bozmak… emekli cennetine dönmüş, tv de yorumculuk yapmak üzereyken kendini ülkemiz süper liginde bulmuş ve hayatında hiç yaşamadığı başarıları yakalamış oyunculara dikiz: hiç biri oyun kurucu değil… ülkede zaten oyun kurmaya meraklı kimsede kalmamış…
lütfen tikat: yegane oyun kuruculardan selçuk yedek, sosa yedek, oğuzhan yedek… lige gel lige…

sonrada bu kepazeligin içerisinde “takım boyu” koşu mesafeleri" gibi akla mantığa zıt yorumlar yapılıyor…
barça mı geldi ligimize de; takım boyundan bahsediyoruz?. alın işte takım boyu en kısa ekip başakşehir… takım boyunu kısalttı da ne yaptı o darlıkta?. kendi sonunu hazırladı…

rakibin takım boyu kaç ise bizimkide o… rakip oyunu nerede kabul ediyorsa bizde orada kabul ediyoruz.
giriyoruz aralarına amansız bir pres, hafif sertlik… ee deik ya dar alanda top yapacak takım da yok… artık iş kalıyor rakibin yumurtlamasına… bunun içinde fazla beklemeye gerek kalmıyor…
oyunun sadece bozma tarafında olduğumuz için, mental yorgunluk bile yaşamıyoruz… maçın sonunda bir 90 dakika daha oynayacak kondüsyona sahibiz…

2-2 biten kulübümüzün gurur maçında bile -fenerbahçe maçında- kaleye şut atmamışız… zaten maçlarımız da, rakip kaleye attığımız şut ortalaması 1… bilemedin 2… üç değil ama, orası kesin…

bu durumda ümit özat geldiğinde takımın gol ayağı olan, çalışkanlığı ile de takdir toplayan vedat muriç nerede?.
bu sistemde vedat muriçe yer yok… eğer galibiyet için rakibin hatalarını kovalamak yerine üzerine baskı kurmak, aksiyonlar oluşturmak isteseydik; kalite yarışına girseydik vedat muriç vazgeçilmezimiz olabilirdi… ama oda bozan değil yapan bir oyuncu olduğu için kadroda yer bulamıyor…
rakibine yapışan, bozan, bezdiren, debelenen öne çıksın…

haa bu bir oyun mu?. oyun tabii… sonuç alıyor…
ama bu sonuçlar kimi mutlu ediyor?. kümede kalmak için neler mübah?.
geçlerbirliğinin ışıldadığını söylüyor taş devri filozofları… adamlar gördüğünü yorumlamaktan muzdarip…
neremiz ışıldıyo bizim?. ahmet oğuz ve hopf’dan başka kimi alırlar bizden?. ışıldadığımıza göre?..

2 Beğeni

Ah Necdet abi, keşke…

1 Beğeni

Birileri jailtonun sürekli kendini yere atmasını ve palitsevicin ceza sahası içinde adam çekmeyi bırakmasını hatırlatsa iyi olur başımızı ağrıtabilir hiç ummadığımız bi anda
Bu arada şimdiden sesenyon gidince napacaz diye düşünmekten uykularım kaçıyo

1 Beğeni

Sesenyon yeni geldi
Gitmese gari
Sevmediğimiz gitmez
Sevdiğimiz gider
Nasıl aritmetik bu
:red_circle::black_circle:
:frowning:

1 Beğeni

Artık Yukarılara Bakalım

Nejdet Abi ve Erdemle birlikte Tanıl Abilerdeki tribünümüzde Başakşehir maçını izlemeye başladığımızda ortak kanımız 1 puanın iyi olacağı yönündeydi.

Özat, Göztepe’yi 3-0 yenen takımdan sadece sakat olan Sukuletic’i çıkartmış Elvis Manu’yu kadroya dahil etmişti.

Maçın ilk dakikalarında sadece rakip defans arkasına top şişirerek gol arayan bir Gençlerbirliği vardı sahada. Göztepe maçında ilk golü atmış olsa da, Skuletic’in yerine dev cüsseli rakip defans arasında kaybolan ufak boylu Jailton’un mevkisi olmamasına rağmen en ileride oynatılmaya çalışılması nedeniyle pozisyonlar eriyip gidiyordu.

Bu dakikalarda Başakşehir, yoğun yağmur ve rüzgar altındaki maçta bol bol pas hatası yaparak pozisyon üretemese de, 28’de Emre’nin kullandığı serbest atışta Gençlerbirliği oyuncularının, garip bir şekilde, “1-2-3-tıp” oynarmışçasına hareketsiz kaldığı pozisyonda Adebayor’un kafa vuruşuyla öne geçtiler.

Golden sonra kaybedecek bir şeyi kalmayan Kırmızı-Siyahlılar daha çok top tutup pozisyon üretmeye başladılar. Aydın ve Manu’nun kanatlardan, Sessegnon’un ortadan taşıdığı toplarla Alkaralar etkili olmaya başlasalar da, bu sezonun en büyük eksikliği bir kere daha gün yüzüne çıkıyor ve düzgün bir son vuruş çıkarılamıyordu.

İkinci yarının hemen başında kazanılan serbest vuruşta Khalili’nin kale dibine sert şutunun yerden sekip filelerle buluşmasıyla havalara uçarken Necdet Abi, Özat’ın 10 numara yaratmaya çalıştığı ama ileri yönlü yetenekleri sınırlı olduğu için her geçen gün taraftarlar tarafından hedef tahtası haline gelen Khalili’ye bir gönderme yaparak, “söyleyin Khalili daha ne yapsın!” diye tezahürata başlamıştı bile.

Beraberliğin ardından galibiyet için tüm forvet oyuncularını sahaya süren Başakşehir, arkada bol bol açık vermeye başlasa da özellikle Manu’nun kurdelasız çalımları sırasında kafasını kaldırmayışı nedeniyle net pozisyonlar yok olup gidiyorlardı. Bu süre zarfından Gençlerbirliği savunmasının kusursuz oynaması ve son 10 dakika kendi sahasına kapanıp gole izin vermemesi sonraki maçlar için pozitif görüntülerdi.

Bitiş düdüğüyle birlikte Alkaralar puanını 26’ya çıkartıp düşmeme yolunda önemli bir puanı daha hanelerine yazdılar ve yönlerini puan cetvelinde yukarıya çevirdiler.

Bir dip not olarak, basın toplantısında Özat’ın, sonradan oyuna aldığı ve mevkisi olmamasına rağmen en ileride oynattığı Deniz’i, sezonun ilk maçından sonra Vedat Muriqi’ye yaptığı gibi isim vererek eleştirmesi oldukça şaşırtıcıydı.

3 Beğeni

Artık ne kadar kalitesiz bir yayın ise izlediğim,
maçın yağmur altında oynandığını özetlerden fark ettim.
:flushed::flushed::grinning::grinning:

1 Beğeni

Aynen katılıyorum.

Scekic ve Sessegnon takımın seviyesini hızla yukarı çekiyor. Sessegnon zeminden dolayı belki çok etkili olamadı gibi göründü maçta ama, dikkatle bakıldığında çok sayıda pas istasyonu oluşturduğu, topu özellikle oyunun sıkıştığı alanlardan geniş alanlara taşımakta çok başarılı olduğu görülecektir.

Devre arasında yapılan transfer mantığıyla, iyi bir santrafor ile anlaşabilirsek gelecek seneye çok daha umut dolu başlarız.

Başakşehir maçı özelinde de beni en çok mutlu eden nokta, maça 5li defansla üretken olmayan bir futbolla başlamak yerine, çok sayıda ofansif becerisi olan oyuncuyla, kendi oyunumuzu kurgulamak üzere başlamış olmamızdı. Aydın ve Manu çok etkisiz, silik bir oyun oynadılar, eğer biraz etkili olabilselerdi bu maçı rahatlıkla kazanırdık, çünkü oyunun hiçbir bölümünde sahada ezilmedik. Kalemize ne kadar gelindiyse, biz de en az o kadar karşı kaleye gittik, rakibin kaç pozisyonu varsa, bizim de o kadar pozisyonumuz var. Maç sonu istatistiklerde de rakip ceza sahasına biz daha çok girdik. Sonuç güzel ama bence bu rakibi gözünde büyütmeyen, dişe diş futbolu oynamaya çalışan felsefe daha güzel…

3 Beğeni