2017-2018 Teknik-Taktik / Gençlerbirliği - Karabükspor

Panik Oyun

Sezonun hazırlık evresinde yapılan 11 transferin mevkilerine ve takımın oynadığı maçlara bakınca Özat’ın, geçen sezon olduğu gibi bu sezon da, “önce savunma yapalım, önde basıp rakibi bozalım ve yapabiliyorsak hızlı adamlarla çıkıp golümüzü atalım, olmuyorsa da 1 puanla sahadan ayrılalım” taktiğini uygulayacağını düşünüyorduk.

Özat, TSYD maçlarında oldukça diri ve hızlı hücum yapan bir görüntü sergileyen Karabükspor karşısında sahaya yen i transferlerden Zeki Yavru, Ahmet İlhan Özek ve Petar Skuletic’i sürüyordu. Uğur, Politevich, Luccas, Ahmet Oğuz, Zeki’den kurulu savunmanın önünde Issah ve Khalili onların önünde de Ahmet İlhan ve Rantie en ileride ise Skuletic yer alıyordu.

Maçın daha ikinci dakikasında Ahmet Oğuz’un biraz fazlaca topu dolandırmasının ardından ileriye göndermeye çalışırken şansızlıkla topun rakibin önünde kalmasıyla Karabükspor maça 1-0 önde başlamış oldu.

Golden sonra Gençlerbirliği, tıpkı TSYD maçlarındaki gibi sürekli olarak rakip savunma arkasına havadan top şişirerek gol aradı durdu. Ama ya toplar yerine ulaşmıyor ya da diri rakip savunması arasında pozisyon eriyip gidiyordu. Fakat asıl sorun takımın ne yaptığını bilmiyor vaziyette, ful panik bir şekilde oyun sergiliyor olmasıydı. Kırmızı-Siyahlılar neredeyse doğru düzgün 3 pas yapmadıkları maçın 23. dakikasında, geçen yılın en çok eleştirilen futbolcusu, Khalili’nin nefis frikiği ile beraberliği elde etti.

Beraberlik yakalandıktan sonra takım, oyunu kontrol altına alıp sakin bir şekilde gol aramak yerine tüm topları ileriye şişirerek kaos ortamının devam etmesini sağladı. Bir de buna Karabükspor’un önde basmaya çalışması da eklince karşılaşma adeta bir tenis maçına dönüştü.

Issah’ın havadan pasıyla en ilerde topla buluşan Rantie’nin kötü son vuruşu, Yatabare’nin bomboş pozisyonda direği nişanlaması ve Khalili’nin nefis derinlemesine pasını alan Vedat’ın kaleciyi geçememesiyle karşılaşma beraberlikle sonuçlandı.

Takım kadrosunda yer alan tek oyun kurucu vasıflarına sahip Markovic’in en ileride ve ters ayakta oynatılması oldukça şaşkınlık verici bir karardı. Marko, ya ters ayaktan ötürü topları kontrol edemedi, ya zayıf fiziği yüzünden savunma arasında topa sahip olamadı ya da hızlı toplara yetişemedi. Kısacası takıma hiçbir faydası olmadı. Oysa top tutup oyunu sakinleştirmeye ve yapacağı bir verkaç ya da ara pasla takımını öne geçirecek golün hazırlayıcısı olabilirdi.
Kısacası Alkaralar dün sahada tamamen panik bir oyun sergilediler. Neredeyse hiç top tutmaya ve paslaşmaya çalışmadılar aksine sürekli kaos ortamı yaratmaya ve dönen tüm topları tekrar ileri şişirerek kaos ortamını harlayan bir oyun ortaya koydular. Tabi bunda takıma transfer edilen 11 oyuncudan hiçbirinin oyun kurucusu görevini üstlenecek vasfa sahip olmaması ve Marko’nun da en ileride harcanmış olmasının da etkisi vardı.

Maçtan sonra ise, Ümit Özat’ın sanki ligin son haftalarına girilirken küme düşme hattında kalan bir takımmışçasına açıklamalar yapması ve oyuncularını hedef göstermesini üzüntüyle takip ettik. Teknik direktörümüze hatırlatmak gerek ki, daha önümüzde 33 maç var ve bu yıl o oyuncularla bitirilecek. Tabi devre arasında 11 oyuncu daha transfer etmeyi düşünmüyorsa.

1 Beğeni

Muhtemelen oynayacağımız en zayıf rakiplerden biriyle oynadık. Ve ondan aldığımız bir puana da sevinmemiz gerektiğini söylüyor Özat.

Sahada hiçbir kolektif motivasyonu, takım havası olmayan 11 tane oyuncu var. Hepsinin yegane amacı, hocamızın da söylediği gibi düşükte olan performanslarını rehabilite edip tekrar yükseliş yapabilmek. Hal böyle olunca, sahada bir panik havası 90 dakika boyunca bizi çileden çıkarıyor. Top bizdeyken ortasaha bölgesi sanki mayınlı bölge. Hemen uzun topla çıkmalıyız oradan. Geçen sene Aydın ve Serdar ile bu işler yürüdü ama bu sene daha başka bir kimliğe ihtiyaç var.

Maç sonu hoca tüm topçulara yüklenip, isim vererek saçma sapan açıklamalar yaptı. İçim acıyor gerçekten bu adamın kulübe çöreklenişini her gördüğümde.

Bu futbolla deplasmanda maç kazanmamız mümkün değil. İç saha maçlarımız da oldukça zorlu rakiplerle. İlk devre en iyimser halimle, maç maça bakarak 17 puan alırız diyorum.

1 Beğeni

Maç çıkışında birkaç topçumuza kızmıştım.
Ama Özat ın konuşmasının 1-2 dakikasını dinledim.
Ve fikrim tümüyle değişti.
Özat gibi bir insanın teknik adam olduğu bir takımda bu kadar baskı ve stres altında hepsini tebrik ederim.
Performansları / hatasız olmaları veya göze güzel top oynanıp oynanmaması değil artık konu. Konu Özat gibi bir insanın takıma / kulübümüze vermekte olduğu büyük zarar!!!

Özat geçen sene üst üste puan kayıpları sonrasında yine bir maç sonrası basın toplantısında Serdar’a, Aydın’ı şikayet etmişti. O toplantıdan farklı olarak bu sefer köşe yazıları sebebiyle Bülent’e de yüklendi. Kendini yine baskı altında hissediyor olsa gerek ki yine kavga etmeye başladı.

Futboldan çok anlamayan insan dünkü maçı seyretse “bu takımda oyun kurucu dediğiniz adam yok mu?” diye sorardı. Oyun kurucu olmayınca da geriye havadan top doldurma ve savunma arkasına kaçan hızlı oyuncuları topla buluşturma taktikleri geriye kalıyor. Biz de bu taktiklere sığınmış, sahada top oynar gibi gözüktük.

Üstüne Özat yine nevi şahsına münhasır değişiklikler yapmaya devam ediyor. Tek hamlede yapabileceği forvet-forvet değişikliğini iki hamlede yapıp takımın dengesini altüst etti. Önce skuletic’i çıkartıp yerine Diallo’yu aldı. Takım oyundan düşünce de Ahmet İlhan’ı çıkartıp Muriç’i aldı. Gelecek haftalarda kendisinden Hopf’u çıkartıp yerine Muriç’i alması gibi garip oyuncu değişiklikleri bekliyorum.

Bugün şans eseri altyapıdan kendi yaş grubunda ilk onbirde oynayan bir futbolcumuzla tanıştım. Kendisi altyapı oyuncularının da Özat’tan hoşlanmadığını belirtti. İbrahim Üzülmez hepsinin maçlarını takip edip onlarla bireysel olarak ilgilenirken Özat yüzlerine bile bakmıyormuş, sadece a takım oyuncularıyla ilgileniyormuş. Bu açıklamadan sonra Özat’ın altyapıdan herhangi bir oyuncuyu a takıma monte etme girişimi olmadığına ve günü kurtarmaya çalışıp koltuğunda birkaç ay daha fazla oturmak için ne kadar çabaladığına ikna oldum. Ayrıca ayrıca 2 ya da 3 sene önce Osmanlıspor yetkilileri Gençlerbirliği altyapısındaki en yetenekli futbolcuları tespit edip Gençlerbirliği’nde aldığından çok daha fazla parayı teklif edip o oyuncuları kendi altyapısına transfer etmiş. Kulüp daha altyapıdaki yetenekli oyuncusunu koruyamıyor, a takımdakini nasıl korusun? Mesela İrfan Can’ın aldığı parayı artırsa ve Başakşehir gibi takımın iskeleti olacak oyuncuları takımda tutsa… ah ah görebilecek miyiz o günleri… Her sezon sıfırdan başlayıp düşme tehlikesi yaşıyoruz ve bu yıl da eminim yaşayacaz. Tek tesellim Özat’ın devre arasında gönderileceği inancı çünkü çekirge 3. kez sıçramaz, bu takım düşme potasında gidip gelmeye başlayınca yönetim her türlü rahatsız olacaktır…

2 Beğeni

Hopf u çıkarıp Muriç’i aldıktan 5 dakika sonra Rantie’yi çıkarıp Nihat’i alarak telafi eder ve basın toplantısında da bu muazzam kurtarıcılığına haklı olarak üstüne basa basa vurgu yapar bence! :joy:

Maçtan sonra ben de bu maçtan 3 puan alamamamıza üzüldüm ama sonra dışardan bir futbolsever olarak bakınca, bizim taraftarı olmaktan dolayı duygusal yönden bakarak hep beklenti içinde olduğumuz Genclerbirligimizin aslında şu anki yapısıyla tıpkı rakibi Karabükspor gibi sıradan vasat bir takım olduğunun farkına varınca olağan sonuç olduğunu görebildim. Hatta daha objektif olan yargı, Yatabare’nin kaçırdığı pozisyondan dolayı 3 puandan olanın karabükspor olduğudur.

Söyleyecek pek bir şey yok, Ümit Özat ile yollarımızın bir an önce ayrılması gerektiğini söylemekten başka.

Neresinden tutsak elimizde kalıyor. Yine de bir şeyler yazmak lazım!

Saha İçi:

Ümit Özat bir yol bulmuş kendisine. ligin kalitesizliği üzerinde yükselmeye çalışıyor. Türkiye’de futbol oynanmıyor, sahada kavga, sertlik ve gol yememe üzerine kurulu bir sistemle ligde kalınabileceğini, hatta 8. olunabileceğini keşfetmiş. Sahaya çıkardığı 11 adama bakın, ya güçlü ya da çevikler: bir kavgada ihtiyacınız olan iki şey, ya güçlü olacaksınız ya da çevik! Takımı çekip çevirecek bir oyuncu yok, çünkü böyle bir oyuncuya sadece futbol oynamayı düşünen takımların ihtiyacı olur! Dikkat edin, orta sahaya becerikli adam alınmıyor, sadece mücadele edecek, kavga edecek futbolcu dolduruluyor. Dolayısıyla futbol adına konuşulacak bir şey yok. Sağ bekin ofansif orta saha olarak sahaya sürüldüğü bir sistem bu… Bu kavganın sonunda, sakarlıklar, hatalar vs ile girilen karşılıklı pozisyonlar var. Özat’ın doğru yaptığı tek şey takımı sahada tüm gücüyle mücadele etmeye ikna etmek. Başka da bir numarası yok. Yenebilirdik, yenilebilirdik. Bu sistemle bizim ayarımızdaki takımlara karşı zar atıyoruz, zar ne gelirse puanımız o oluyor. Biraz becerikli oyunculara sahip, ne yaptığını bilen bir takıma karşı ise kazanma şansımız yok! Kısacası futbol falan yok!

Saha Dışı:

Hayattan nefret ettiren bir insan. şu adam komşunuz olsa apartmana girmek istemezsiniz, iş arkadaşınız olsa işten istifa edersiniz. böyle çirkin, böyle rahatsız edici bir üslup ve yaklaşım olur mu? Kendisi diyor konuşması içinde, fatura bana kesilmeden önce ben takımdakileri keseceğim diyor. Takım sporu yapan herkes bilir ki bu üslup ve yaklaşım, hedef gösterme, hiçbir zaman başarı getirmez. Geçen sene de aynı haltı yedi, Serdar sırf takımdan gideceği için durumu idare etti. Bir de bu stresin altından kalkacak kalitesi vardı. Maçtan sonra Vedat’a çatmasıyla ilgili bir şey diyeceğim. Bu kadar futbol düşünmeden oynayan bir takımda pivot forvet kullanıyor ve bu adamdan gol bekliyor. Bize hikaye anlatıyor ümit, gol falan beklediği yok.gol beklese 35 maç şans vermezdi. Beklediği tek şey fizik gücü ve mücadelesi ile takım savunmasına katkı yapması. yoksa özat’ın oynadığı bu futbolla, gelmiş geçmiş pivot forvetlerin bir numarası jan koller’i en iyi haliyle getirseniz, bu takımda gol atamaz! ne sıfıra inen bir kanat beki var, ne çok adamla hücum bölgesinde olmak var. Pivot adamın yanında birileri olacak ya da çizgiden top çevrilecek. biz ne yapıyoruz, anca topu şişir, peşinden de ahmet ya da rantie koşsun!

Yani kısacası mesele kötü futbol da değil. ilk defa kötü futbol oynamıyoruz. mesele kötü niyet, bu teknik adam kılığındaki şahsiyetin bir an önce defolup gitmesi lazım. Bize yakışmıyor, bizi bırakın, düşmanımın başına bile geçmesin bu karakterde bir adam!

Karabükspor’u çok daha iyi bir takım olarak bekliyordum. Ancak hiç hazır olmayan ve sürekli basit hatalar yapan bir rakip gördüm. Böyle bir rakip karşısında biz de basit hata ile geriye düştük. Ahmet Oğuz’un 2 aydır konsantrasyon problemi yaşadığı konuşuluyordu ve bunu yaptığı hata ile devrenin ilerleyen dakikalarında da gördük. Savunma çok konsantre görünmedi. Luccas’ın yine yaptığı çok basit bir hata, Uğur’un her zamanki klasik vurdum duymazlığı ve Sergey’in henüz sürat olarak geçen seneyi yakalayamamış olması takımı zorladı. Takımın bence en iyi ismi olan Issah, bu performansı göstermese bence kesin mağlubiyetle ayrılırdık. Khalili attığı gol ve sonrasında taç çizgisinde attığı çalımın dışında 2016/2017 model oyununu devam ettirdi. Zeki, gözüpek oyunuyla bu takıma katkı yapacak diye düşünüyorum. Skuletic, beklentilerin altında kaldı. Arkasında oynayan 3’lü sürekli yer değiştirmekten oyuna bir türlü giremedi. Normalde ters ayaklı kanat oyuncuları etkili olabilir ama bizim takımda bunun işlemediğini gördük. Ne Ahmet İlhan, ne Rantie ne de sonradan oyuna giren Milinkovic, ters ayakla etkili olamadı. Önümüzde oynadığından olsa gerek Marko’ya çok üzüldüm.

Savunması tam da istediğimiz şekilde hatalar yapan bir rakibi Ankara’da yenememek ilk hafta için kötü oldu. Takım gelecek haftalar için umut ışığı vermedi.

Düz mantık yazcam. Orta saha ve santrafor mevkinde oynayan oyuncularımızın dizilişinde taktiksel hata vardı. Milinkoviç sol ayaklı sağda oynadı, vasattı. Muriç’e orta açılacakken bir pozisyonda Muriç orta açandı. Maçtan bağımsız Özat değilde takımı daha iyi bir diziliş ve taktikle oynatacak bir hocamız olsa biz bu kadroyla az çok iş yaparız.