2017-2018 Teknik Taktik / Göztepe - Gençlerbirliği

İlhan Cavcav Sezonu 5.hafta
Göztepe - Gençlerbirliği
Pazar 20.00
İzmir Bornova Stadı

Maç hakkında görüşlerimizi, düşüncelerimizi, ön görülerimizi bu başlık altında değerlendiriyoruz.

Haftaiçi takımın Hacettepe ile yaptığı hazırlık maçından 1-1 beraberlikle ayrılması sonucu insan korkmuyor değil; ama Göztepe deplasmanından 1 puan bekliyorum.

Eğer takım antremanlarda düzgün çalıştırılmaya başlandıysa, kadro kısıtından dolayı alacağımız verim az olsa bile takım her hafta performansı üstüne biraz daha ekleyip yoluna devam edecektir. (Umarım bunu iyimserliğimle söylemiyorumdur. :slight_smile: )

Maçın hakemi Mustafa Öğretmenoğlu. Deplasman biletleri 22 TL. Rantei cezalı. Gzötepe’nin seyircisiz oynama cezası bu maçta bitiyor.

Trabzon maçında ara ara oynadığımız güzel futbolu daha uzun süre oynamalıyız. Khalili ısrarından vazgeçilmeli. Göztepe’de iyi takım.

Teknik taktik anlamında bir şey yazmayacağım. Her türlü olumsuzluğa karşın takımımızın yanındayız. Göztepe deplasmanında futbolcularımıza başarılar diliyorum. İnşallah galip geliriz.

Esas yazacağım konu kısaca şu: Sosyal medya sayfalarına ne var ne yok diye baktığımda içim daralıyor. Teknik direktörü ve futbolcuları aşağılayan, laf sokan, içinde bulunduğumuz olumsuz havayı daha da ağırlaştıran ve ortamı nefes alamaz hale getiren birbirinden berbat mesajlar… Arkadaşlar, yeter artık, kendinize gelin. İlk yarı sonuna kadar mevcut futbolcularımızla devam edeceğiz. Onlardan beklentimiz, sahada güçleri ve yetenekleri ölçüsünde ellerinden geleni yapmaları ve iyi mücadele etmeleri, güzel bir arkadaşlık ve takımdaşlık ortamı yaratmaları, yardımlaşarak oynamaları… Futbol şansı da birazcık yanımızda olursa iyi sonuçlar alabiliriz. O eski klişe cümlenin tam zamanı: “Birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz şu kritik günlerde” tribünde, sosyal medyada, her yerde kenetlenmeli ve bu sıkıntılı dönemi en az hasarla atlatmalıyız.

6 Beğeni

Maça 45 dakika kaldı. Kadromuz:

                    hopf

ahmet - skuletic - ndiaye - uğur
kemal issah - sketic
manu - khalili - ahmet ilhan
skuletic

Claro sakatlanmış yerine Ndiaye oynayacak. Khalili yine 11’de.

İlk yarıyı 2-1 geride kapattık.

Daha dikkatli hakemler olsa puan almistik bu mactan ama neyse ikinci yaridaki oyun umit verdi en azindan gelecek adina puan alabilecek bir oyun var ama ugur ciftci olmamasi lazim

1 Beğeni

Fark yaratacak Birilerini Bulmak Gerek

Yıllardır Gençlerbirliği yönetimini eleştirme sebeplerimizden biri, yapılan hatalardan, büyük harflerle, ısrarla ders çıkartmamasıydı. Her sezon ıkına ıkına kümede kalınmasına rağmen sezon biter bitmez ilk kez Süper Lig’de yer alıyormuşçasına aynı hatalar tekrarlanıp durdu. Bu yetmiyormuş gibi bu sezon duble yapıldı. Hem kötü transfer yapıldı, hem de bütün ipler teknik direktörün eline verildi. Bu süreçte taraftarların haykırışlarını kimse işitmedi bile. O yüzden 5. hafta itibariyle lig tarihimizin en kötü sezonunu geçiriyor olmamız hiç de sürpriz değil. “Kendi düşen ağlamaz” derler haklılar, bu duruma imzalarını atanlar birer birer uzaklaşırken ağlamıyorlar/ağlamayacaklar. Ama ne acayiptir ki, her defasında tek ağlayan, bu pis işlerde hiçbir payı olmayan, taraftarlar olacak.

Göztepe maçında defansın belkemiği olan Luccas’ın sakatlığı sebebiyle N’Diaye’nin ilk kez sahada olmasından mıdır bilinmez ama Mesut Bakkal, Trabzonspor maçının ilk yarısında yaptıklarıyla öne geçmemizi ve rakip üstünde korku yaratmamızı sağlayan Milinkovic yerine daha defansif olan Scekic’i sahaya sürmüştü. Karşılaşmanın ilk dakikaları çoğunlukla orta sahada geçse de, Alkaralar bol bol pas hatası yapıp atakları bir türlü olgunlaştıramazken, Göztepe her an pozisyon üretebilecek teknik ve tecrübeli ayaklara sahipti. Onun da meyvesini yediler aslında; Sarı-Kırmızılılar peş peşe pozisyon üretmek için didinip durduktan sonra, ikincisi ofsayttan, iki dakika içerisinde iki gol birden attılar. Üç dakika sonra kullanılan köşe atışında Skuletic’in dokunuşu ile farkın bire inmesi Gençlerbirliği’nin oyunda kalmasını sağladı.

Bakkal, ikinci yarıya Manu - Issah yerine Serdar Özkan - Zeki değişiklikleriyle başladı. Her iki oyuncunun da ileri yönlü, takıma destek vermesiyle maçın başından bu yana Alkaralar daha aktif görünmeye başladılar. Ama bu dakikalarda savunma güvenliği tamamen ikinci plana atıldığından Göztepe’ye de bol bol pozisyon veriliyordu. İzmirlilerin hovarda hareketlerine karşılık kalecileri Beto’nun nefis oyunu skoru uzunca bir süre sabit gotürse de, “çıktı mı - çıkmadı mı?” diye uzun süre tartışılabilecek olan bir pozisyonun ardından Jahovic’in golüyle Gençlerbirliği’nin en azından bir puan umutları yok oldu. Fakat ikinci kez iki farklı yenik duruma düşse de Kırmızı-Siyahlıların oyunu bırakmaması ve gol için çabalamaya devam etmesi gelecek için umut vericiydi. 87’de Ahmet İlhan’ın uzunca bir süre sürdükten sonra yaptığı ortaya Serdar Özkan’ın nefis vuruşu ile fark bire inse de devamında Göztepeliler profesyonelce dakikaları eritmesini bildiler ve sahadan galibiyetle ayrıldılar.

İlk paragrafta da belirttiğim gibi, son yıllarda sürekli s.o.s. veren ve her sezon bir önceki sezonu aratırcasına daha da derinleşen Gençlerbirliği’nin kötü yönetim şekline rağmen kümede kalarak “aklanmasını” sağlayan şey; fark yaratacak birilerinin ortaya çıkmasıydı. Bu bir gün Vleminckx oldu, bir gün Hleb. Bir diğer gün Serdar Gürler oldu sonraki gün Aydın Karabulut, Djalma, Herve Tum ya da Selçuk Şahin.

Önümüzdeki maçlar ne gösterir bilinmez ama bugünkü maçta Serdar Özkan, Skuletic ve Ahmet İlhan’ın hafif de olsa bu kontenjana göz kırptıklarını gördük.

Bir kere daha kurtulmak ama bu sefer tüm sorumluların cezalandırılmaları dileğiyle…

1 Beğeni

mesut bakkalın bizden gittikten sonra çok daha değişik görüntüler sergilemesinden bahisle, özat döneminden daha iyi bir dönem olacağı ümidine kapılmıştık. yanılmamışız, futbol yapımızda özat dönemiyle kıyas kabul etmez bir değişim söz konusu. iyi de; bu yeter mi?. ufuk sarıcanın molada çocuklara söylediği şey aklıma geldi: tamam, genciz güzeliz de; o kadar da değil…

çevremizi tanıyalım…
kepazelig almış başını gidiyor. göz açıp kapayıncaya kadar 5. haftasını geride bıraktık ve puanımız 1… yazı ile (bir)
osmanlıspor fk, dg sivasspor, eyvah malatyaspor, kayserispor, fenerbahçe ve biz daha beşinci haftada düşmeye adaylığımızı ilan ettik.

bana göre halk otobüsüne dönmüş bu kepazeligin 16 takıma indirilmesi lazım…
ama şimdi bununla kimse uğraşmaz, yabancı sayısını 30 saniye bile düşünmeden 14’e çıkaran kukla yönetimden bu da beklenmez zaten… bizde beklemiyoruz…

konumuza dönersek; baştan savma, emirle hazırlanan statüye göre yukarıda saydığımız kepazeligin aşağı sıralarını işgal eden beş takımdan ikisi düşecek…
hadi hesapları yeniden yapalım… hangileri kalacak?..

sahada bal yapmayan, daha kötüsü bal yapma potansiyelinden çok uzak 11 arı var. ofansif becerisi iyi olan tek adam manu… o’nun da takım oyununa katkısını beğenmiyor mesut bakkal sanırım. manu’nun üzerine düşünülmeli ve mutlaka takıma dahil edilecek seviyeye getirilmeli. çünkü gerçekten özel ofansif yeteneği olan tek orta saha oyuncusu olarak görünüyor.

göztepe maçının ikinci yarısı biraz umut verdi. aslında o bölümde de kontrolsüz hücum oyunu oynadık. verdiğimiz çok sayıda pozisyon var ama takımın, kendine inandığında, rakibin üzerine gittiğinde pozisyon bulabildiğini görmesi açısından önemliydi ikinci yarıdaki futbol. yapmaları gereken oyun disiplinini koruyarak, ikinci yarıdaki özgüvenle rakibin üzerine gitmek. tabi o özgüven, son vuruşların yapılamaması, son pasların atılamaması daha doğrusu son pası atacak yetenekte birinin takımda istihdam edilmemesi yüzünden ne kadar sürer, bilinmez!

scekic de göztepe maçıyla beraber aslında futbolcuya benzediğini gösterdi. ya takımın kalitesi çok düştü, ya scekic büyük gelişim gösteriyor, ya da her ikisi birden bilemeyeceğim ama göztepe maçının sahadaki yıldızı scekic’ti…

kalan 29 hafta belki de gençlerbirliği tarihinin en kritik haftaları… behzat amirin de belirttiği gibi “sahici bir sarsıntı, sahte bir dengeden iyidir”, takımımız senelerdir sahte bir denge yaşıyor, keşke bu sahte dengeden sahici bir sarsıntı yaşamadan çıkacak aklı üretebilsek, ama çok zor işte! bakalım bu sene bizden daha kötü olacak üç hayırsever takım bulabilecek miyiz!

Maçın oynandığı Bornova Stadı gerçekten çok güzel ne ufak ne büyük ama oyuna futbola oynanan topa çok yakın bir oturuma sahip bir stad.
Hatırı sayılır bir Gençlerli ile birlikte idik İzmir de. Muhtemelen Osmanlı deplasmanına yakın sayıda idik. Stadın deplasman tribünü kaleye o kadar yakındı ki Hopf un ensesindeydik :slight_smile:
Göztepe taraftarı ateşli başladı maça (ne de olsa yılların hasreti) ama aynı heyecanı Göztepe tarafında oynanan top açısından çok hissetmedim.
Göztepe atak oynasa da en büyük etken bizim tutukluğumuz idi.
İlk yarı Göztepe nin (hakemin de yardımıyla) bulduğu goller ile yenik ayrıldık.
İkinci yarı da aynı devam eder biz bulduğumuz devre arası çayı ile mutlu ayrılır döneriz diye düşünürken
Mesut Bakkal ın oyuncu değişiklikleri ile maça ortak olduk. Atak yapabildiğimizi atak yapınca gol atabildiğimiz (!) hatırladık. Hakem + takım halen oturmamış olması ile yenik ayrılsak da umut bizimle idi.
Yensek de (Söğütsiporun farklı yenilmesi nedeniyle) bir üst sıraya çıktığımız maç olarak tarihe geçti.
Umutla Başakşehir maçını bekliyorum. Rantie nin de dönmesi ile 3 puanı alacağımıza inanınıyorum. Ne de olsa zoru seviyoruz. Artık tüm maçlarımız final değerinde…

Eklemeden geçemeyeceğim Ahmet Oğuz statta özellikle ataklarda çok hırslı ve kendini maça vermiş gördüm.
TV den nasıl göründü veya uzak noktada defansta bariz hata yaptı mı göremedim ama hırsı takdire şayandı.

Maçta son 5 dakikaya 3-1 mağlup girmemize rağmen bebelerin skoru kabul etmediğini, hırslı oynayıp allah allah nidalarıyla düşman hatlarına taarruz ettiğini gördüm ya, bu bile bana yetti. Bu kadar da kolay mutlu oluyoruz, daha ne yapalım lâ?!