03.03.2019 Afjet Afyonspor-Gençlerbirliği maç anısı:
Gündüz otobüs yolculuklarını pek sevmem. Ağız tadıyla uyuyamazsın. İlçeler dâhil tüm otogarlara girer çıkar otobüs her birinde 5-10 dakika beklersin. Git, git yol bitmez. Ama ne yapalım bu deplasmanı kafaya koymuştum ve bu kez başka yolu yoktu .
6 saatlik yolculuk zor da olsa geçti. Maça kadar olan 3 saati şehir merkezindeki yemek, yürüyüş ve çay molası ile değerlendirdikten sonra atladım stada giden bir belediye otobüsüne. Doğal olarak otobüs tıklım tıklım Afyonspor taraftarı. Hepsi galibiyet için bilenmiş, üstüne üstlük maç bileti 1TL!
Yeni, kutu gibi bir stadı var Afyon’un. Deplasman tribünü her zamanki gibi kale arkasının köşesinde olsa da sahaya yakın ve izleme açısı iyi. Zemin mükemmel değil, 1.lig ortalamasında. Her iki tribünde de gizli bir suskunluk var. Bunda iki gün öncesinde Antalya deplasmanı dönüşü hayatını kaybeden iki gencin etkisi büyük. Afyonlular Edip Akbayram’ı çok seviyor galiba, maçtan önce birkaç kez ‘’Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar’’ şarkısı çalıyor.
Maça Gelince: Ne olduğunu, ne oynadığımızı anlayamadan şaşkınlık içinde geçiyor 15-20 dakika. Afyon’un oyun tarzı da havası gibi, sert. Basıyorlar, ya topu alıyor ya faul yapıyorlar. İlk yarı organize atak yapamazken kalemizde 2-3 pozisyon veriyoruz. Anlayamıyorum, ya takımdaki herkes kötü, ya da Afyon çok iyi. Yaratıcılık sıfır, araya kaçan, top isteyen oyuncumuz yok. İkinci yarı biraz daha diri bir takım bekliyoruz. En yakın rakibimiz yenilmişken ayağımızı gelen bu fırsatı kullanmak gerekir diye düşünüyor oyundan memnun olmayan tribündeki taraftarlar. Hoca takımda değişiklik yapacak mı diye beklerken aynı tas, aynı hamam ikinci yarı başlıyor. Takım biraz daha istekli, zor da olsa pozisyonlar buluyoruz ancak aradığımız gol bir türlü gelmiyor. Afyon’da yorgunluk belirtileri başlıyor bunu artık değerlendirmek gerek. Geç de olsa oyuncu değişikliklerini yapıyor hoca. Ama yok, gol yok. Maçın sonu yaklaşırken tecrübe ettiğimiz üzere son dakikalarda yiyebileceğimiz bir kaza golünden de endişe ediyoruz derken son düdük geliyor.
Kaçan 2 puana mı yanalım, bu oyunla aldığımız 1 puana mı sevinelim bilemez halde iken yavaş yavaş pankartımı topluyorum ‘’Adın Bize Yeter –GENÇLERBİRLİĞİ-Güneyli Alkaralar’’ . O anda stat hoparlöründen şarkı çalmaya başlıyor. Yine Edip Akbayram ama bu sefer direkt beni işaret ederek söylüyor:
‘’Her şey senin uğruna, Katlanmak boyun borcum…’’
Ankara ve İstanbul’dan gelen diğer arkadaşlarla vedalaşıp, stattan çıktım. Otobüs saatine yine 3 saat var. Ahmak Islatan cinsinden çiseleyen bir yağmur altında yürüyerek yavaş yavaş yaklaşık 4 km ötedeki Otogarın yolunu tutuyorum. Ellerim cebimde, o şarkı dudaklarımda:
Her şey senin uğruna, Katlanmak boyun borcum…