hem bizim maçlarımızı hem rakiplerimizin maçlarını anlık ya da sonradan yorumlayabilmemiz için böyle bir başlık açma gereği gördüm. eğer formata aykırıysa kapatılabilir.
tekrar bi gireyim dedim, sinek avlıyor forum. sanırım 2-, 2.5 yıldır tvitir kullanıyorum. da işte arada eserse, girip bakıyorum diyeyim. geçenlerde merak ettim özellikle kültürlerini ve akıl sağlığını korumaya çalışan toplumlar bu tvitir ı aktif kullanıyor mu diye, hayır. kullanmıyorlar. spor özelinde konuşursak, 100-150 milyonluk kadroları olan italyan takımlarının resmi hesaplarına baktım, ne beğeni var, ne yorum var. önemli serie a takımlarının hesapları biraz aktif onlarda genelde başka ülkerden etkileşim alıyor. ne diyelim tanrı italyayı korumaya devam etsin :d
eee tabii sosyal medyada nerede bulaşacağız gibi bir sorun var.
yazılı olarak; forum.
sanırım en azından akıl sağlığı, toplum sağlığı, tartışma ortamı, fikir yürütme, doğru sonuçlara ulaşabilmek için en iyi yol bu. işte bu nedenle serie c takımlarının bile taraftar forumları var ve bu forumlar günde 500-1000 mesaj hitine ulaşabiliyor. tabii serie a takımlarının 5-6 hatta bakmışsın 10 adet farklı farklı forumu var. neden? adamlar gelişmiş ülke. daha doğrusu bilinçli bir topluluk. tivitır’ın yüzüne bakmıyor değil, hesapları dahi yok. neyse. ben de o kaosta açtım o hesabı, arada orada yazıyorum sadece.
tabii suskunluk sarmalı teorisi vardır.
neyse. bizim takım için kendi gördüğümce -doğru yanlış- görüş belirtmek istedim.
öncelikle lig başlarken 2 tane yanlış transfer olduğunu düşünüyordum. bunlardan biri mikail, birisi de
fıratcan. diğer transferlerin iyi olduğunu düşünmekle birlikte daha iyileri ile sözleşme imzalayabileceğimizi de düşünüyordum. örneğin metehan mert 2.lige geliyorsa neden biz anlaşmadık? bu çocuğun iyi bir stoper olduğunu biliyoruz. acaba gelmek mi istemedi. ya da çok mu geç oldu bilmiyorum. belki de bana iyi stoper olarak geliyordur bilemem. ilker örneğin çalışkan forvet olarak çok is yapardı. özellikle galatasaray maçında izledim abdülkerime hava topunda üstünlük kurmuştu ama süre alamıyor. zaten metehanda alamıyordu. 2-3 maç süre almıştı çok iyi oynamıştı sonra kestiler bir maç sallandı diye konyada oynarken. altyapımızdan, bildiğimiz hatta bu takımın taraftarı oyuncuları görmek gerçekten iyi olurdu.
neyse konuya gelelim. fıratcan kişilik itibariyle heycanlı ve kendini kanıtlama peşinde. bu nedenle çok kötü maçlar çıkarttı. ama son aldığı sürelerde, izlediğim kadarıyla katkı verebilecek, oyunu oturursa iyi de bir futbolcu olabilecek kumaşı var. hem ofansif, hem defansif yönü olduğu bariz biçimde görülüyor (kanat bek, belki de ilerde kendini geliştirirse iki yönlü bek dahi olabilir) oyunu okumada biraz sıkıntısı var sadece. bek problemimiz olduğundan bu şansı iyi değerlendirmesini umuyorum. ayrıca beratcan’ın da süre almasını isterdim. çünkü hazırlık maçlarında izlediğim kadarıyla potansiyeli bir oyuncu. bu nedenle fıratcan’ın artık kötü bir transfer olmadığını düşünüyorum. potansiyele yatırım yapılmış ve o ışık var. özellikle son maçta görüldü.
bundan 1-2 hafta önce aralıklarla taraftarın görüşlerine baktım. bu iki oyuncu özelinde konuşursak fıratcan baya baya yerin dibine sokulup çıkartılıyor. ki bunda taraftar haklı. öte yandan da mikail övülüyor. buna hiçbir anlam veremedim.
mikail’i hiç beğenmedim. hiçbir katkısını görmediğim gibi sürekli zararı vardı. hani övülürken ne için övüldüğünü duyduğum bir cümle de yok. kısacası tipik ve bilindik toplum psikolojisi etkin. (bu türk futbolunda hastalık halindedir) özellikle bu övgüleri gördükten sonra izledim bu sefer hiç beğenmedim. çünkü dikkat ettim. keşke etmez olaymışım. aldığı forma süresi yedekte bekleyen oyuncular için ciddi bir haksızlık. sanırım son maç 6-7 top kaptırdı. ve bunların çoğu önemli atak olarak bize döndü hatta 3-4 tane isabetli şut yedik. sonra dedim kendi kendime şimdi böyle de gaddarca düşünmeyeyim. belki de kumaşı vardır. (ki ben hiçbir oyunda etkisini görmediğim gibi her oyunda çok kötü gördüm) belki de savaşcı ortasahadır, basması gerekir, pres yapar, belki biraz tekniğini geliştirirse dinamodur…vs diye saha içinde ona verilen roller bu saydıklarımın dışındaydı. geçen maçlarda da teee kaleciye ön alan baskısı yapmaya gitti, ortasaha bomboş kaldı. (bu hoca’nın hatası mı yoksa oyun bilgisinin zayıflığı nedeniyle bilmiyorum, belki de geriye sprint atması gerekirken atmadı) açıkcası ben tam olarak ne rol verildiğini ya da olayının ne olduğunu anlamadım. artık mikail’in süre almaması ya da verilen rolün değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. ya da verilen role uygun olana kadar yeterli miktarda süre alması gerekir.
alperen ve amilton şu ana kadar sahanın en iyisiydi. alperen libero oynayabiliyor. stoper olabiliyor. bek oynuyor ve bu mevkilerde ve görevlerde sırıtmıyor. amilton ise bu ligde nadir görülebilecek bir acıktan yararlanıyor. o da patlayıcı güç. burada sakatlık konusunda hoca’yı eleştirmek gerekiyor, amilton gibi patlayıcı güçle oynayan ve yaşı olan bir oyuncuyu 70-75 dakikadan fazla oynatmak büyük bir hataydı. sakatlık riskinin yüksek olduğu aşikardı.
diğer bir transfer etebo ya gelince sanırım takımın en önemli sorunu olan ortasaha’nın en kilit oyuncusu. müzik terimleriyle en büyük sorunumuz ortasahayı anlatmak istiyorum. etebo ortasaha için konsonans (kulağa hoş gelen ses) etkisi yaratıyor. yani göze hoş gelen bir oyun oynuyor. ne yaptığını biliyor. ne olması gerektiğinin farkında. topu ayağına aldığında gerçek bir futbolcu izliyoruz.ki hasret kalmışız. ama sorun suradaki etebo gene müzik terimleriyle açıklarsam, ağır tekrarlı (highly repetitive) oyun oynayan bir takımda bu kadar büyük sorumluluklar verilecek bir oyuncu değil. derin oyun kurucu olmadığı gibi, herkes her topu eteboya dönüyor. etebo’nun bunu yapabilecek kadar vizyonu yok. eğer bu rolde oynatılırsa en fazla yapabileceği oyun bilgisiyle o topu çıkartır ya da yanındakilerin dağılımını sağlayıp onlara çıkarttırır, ortasahaya çekidüzen verir. ki bunu ortalamaya vurduğumuzda başarıyla yapıyor. ama ondan neden sadece böyle yararlanıyoruz? sorun ligin başından beri etebo’nun yanına yaratıcı bir oyuncunun verilmemesiydi. bu gerçekten çok bariz bir sorundu. bu sorunu nasıl açıklayabiliriz “şans müziği” ya da “aleatorik müzik” denebilecek bir şekilde açıklayabiliriz. mozart bir kaç bestesini zar atarak yapmıştı. bu şans müziğinin başlangıcıydı. kısacası doğaçlamaya yatkınlık.
az biraz doğaçlamayı severiz, güzeldir, esneklik iyidir, matematikten de kutsal kitaplardan da kurtarır bizi. ama ne bekleniyor böyle bir ortasaha düzeninde? biz kapanacağız şansa o top oradan çıkacak. o top çıkacakta, bi şekilde çıkacak işte. nasıl çıkarsa çıkacak ama çıkacak. ya da çıkar elbet bir gün diyoruz heralde.
(bu oyun anlayışına sürüklenmemizin iki ana nedeni var. bunlardan biri yönetimin hedef açıklaması, ikincisi hoca’nın puan hırsı. bunlara en sonda değineceğim ya da değinmem ama bunlarla ilgisi olduğunu düşünüyorum.)
yukarda söz ettiğim gibi yanına yaratıcı bir oyuncu verildiğinde, ya da 10 numara oynayan oyuncu özellikle buğra rakiplerin arasına gömülmek yerine etobo ile uyumlu olması, ya da gene belirttiğim gibi direk etebo’nun yanına oyunu direkt kuracak bir oyuncu verip(buğra oyun kuramıyor mu?) etebo’nun basit pas istasyonlarıyla hızlı ve etkili bir göreve verilmesi bana daha mantıklı geliyor. bunları derken kendi yorumum. zaten bu maçlar analiz ediliyor, zaten oyuncuların ne olduğu görülüyor. belki görmediğim belki de çok daha düşünceler vardır. zaten futbolu benden çok daha iyi bilen insanlar orada görevlerde. ama şu ortada, ortasaha çok kötü durumda. oraya bi şey gerekiyor artık. hoca ne yapacak diye düşünüyorum. biraz tutucu olduğu için gene mikail-etebo çıkabilir. ya da gene tutucu bir tercihle ensar-etebo ya da ensar-mikail çıkabilir. nalepa’yı ekler mi bu tutuculukta…vs çok daha fazla seçenek var tabiiki. ama hoca’nın mantığına en yatkını gözlemlediğim kadarıyla bu. mikail stoperlerin önünden ayrılmayacak ve sadece hamle yapacak, basacak, seken topları kovalayacak, mücadele edecek bir rolde oynarsa belki bu seçenekler iyi de olabilir. çünkü sert müdahalede çekinceli olan eteboyu rahatlatmış olacak ya da ensar ya da nalepa oynarsa onu da rahatlaşmış olacak. şu an her şeyi eteboya bırakmışız gidiyoruz ve ortasahada bu kadar değerli bir oyuncumuz varken ondan yararlanamıyoruz. son maçtada top kaptırdı gol oldu. tabii kabak onun başına patladı. ki o ana kadar iyi oynuyordu. (gene sert müdahalelerde iyi değildi bunu da belirtelim ve 90 dakika çıkarabilecek gibi görünmüyor. bunlar da büyük eksileri)
ileri uca gelince. son maç metehan neden o kadar bencildi anlayamadım. bu pek hayra alamet değildir. bir oyuncunun bu kadar bencil olması içerde de sıkıntı olduğu düşüncelerini ister istemez çıkarır. çünkü gereğinden fazla bencildi. ortamı açamıyorsun, oyun görüşün mü yok nedir yani bu. belki gözümden kaçmış olabilir metehan ile özellikle 18 çevresine ya da içine giren uyumlu bir oyuncu yoktu. tek başına orada battal gazilik oynuyordu. zaten ileri uçtada sıkıntılar var.
djite sanki kanat forvet değil mi?
gökhan’a gelince. hoca’nın onu kanatta kullanması ya da kanat olarak düşünmesi gerçekten doğru tespit. bu nedenle tebrik etmek gerekiyor. iyi gözlemlemiş oyuncuyu. ama yanlış zamanda kullandığını düşünüyorum. çünkü gökhan az biraz dürtüp koşabilen, hızı olan bir oyucu. biraz da gücü var. bu özelik birleşimi kanat, kanat forvetler için iyiydir. bu özellikleri nedeniyle ben de orada oynayabileceğini düşünüyordum. ama önde olduğumuz da kontra kovalayacakken ya da tamamen kontra anlayışı içinde olduğumuzda bunu yapabileceğini düşünüyorum. saf bi kanat değil. ama taktiksel olarak bir kanat oyuncusu benim gözümde. yoksa gökhan kapalı bir savunmada kanat oynarsa hiçbir şey yapamayacağını düşünüyorum. ee bi de defansa yardım konusunda iyi değil. tamamen - yazıyor bu taktiksek anlayışla kanat oynadığında. peki kapanan savunmalarda ne oynayabilir diye düşündüm kendimce, kendi futbol bilgimce, pivot olabilir sanırım. ya da çalışkan forvet. kısacası kendi mevkisinde.
pivot demişken. yatabare hala neden bu kadar koşuyor. didiniyor bunu da anlamıyorum. yorulmadan, stoperleri rahatsız edecek bir konumda -ve özellikle havadan oynamaya başladığımızda- sahada olsa çok büyük tehtit. ayrıca organize edebilen de bir oyuncu, yerden oynadığımızda da istasyon olabiliyor. neden bu kadar yanlış kullanılıyor onu da anlamış değilim. son maç izledim bi ara kanattaydı. ne işi var yatabare’nin orada.
zuzekde iyi oynuyor. ben mi yanlış görüyorum bi ara libero olarak mı oynadı. bek olarak oynatıyoruz da keşke mevkisinde oynasa ve defansif olarak o oyun hızlıca otursa. yoksa kendi mevkisine döndüğünde ilk yarı bitecek.
yasin’e geçmiş olsun. çok mücadele ediyordu. 3’lü oynadığımızda kanat görevini çok iyi yerine getirmişti. umarım kısa sürede sahalara döner.
ayrıca 3’lü oynarsak mete kaan’ın çok iyi kanat olabileceğini, defansif yönünü de geliştirirse o görevde iyi yerlere gelebileceğini düşünüyorum.
yönetime gelince, lig bu kadar zorken “playoff garanti” demek nasıl bir hatadır? camia’ya “biz yapılanıyoruz” dense öyle seste çıkmayacak bir zamandayken bu sportif başarı vaadi ne kadar doğruydu? ki zaten neredeyse gençlerbirlikli ardılı bir yönetim kalmadığı bir dönemde, insanların tesislere armaya isme bakıp külübün etrafında el ovuşturduğu bir dönemde hem kendilerini hem camiayı böyle bir riske nasıl atabiliyorlar? ve ayrıca kale arkası’nı kapatmak kimin fikriydi gerçekten merak ediyorum. taraftarlardan sorumlu yönetim kurulu üyesi açıklama yapacak mı? çünkü bu onu ilgilendiriyor. taraftarlarla buluşup (özellikle kale arkasındakilerle) onların rızasını aldı mı? ya da görüşleri yönetime iletildi mi? kale arkasının acil olarak açılması gerekmektedir. bir transfer yapılacaksa kale arkası transferinden öte transfer yoktur. kale arkasını açın artık.
ayrıca yönetim böyle bir hedef belirledikten sonra, asıl yapılması gereken icratler kulak arkası edilecektir. (tabii yapılıyorsa) ne olursa olsun başarı beklenecektir. vaad’in yerini bulması gerekecektir. (en az 10 takım bizden güçlü geri kalanların eşit olduğu bir ligde bu vaad gerçekten ne diyeceğimi bilemiyorum) bu nedenle hocada puan alalım kafasında takımı defansif çıkartıyor büyük ihtimalle. oynamaya çalıştığını gördük. şimdi oynamak yerine puan kovalıyor. boş yerede taraftar baskısı yaratıldı. hedef bu olsa da bunun söylenmesi gerçekten büyük bir hataydı.
bi de abdullah şahindere acaba iki yönlü bek olarak evrilebilir mi diye düşünmüyor değilim. fiziksel olarak stefan posch (bologna) benziyor. posch da stoperken iyi bir iki yönlü (bazen sahte bek) oldu.