Serkancığım, senin dediğin gibi tribünde olsaydım, hafta içindeki ek kontenjan krizinden dolayı “Cavcav istifa! Yönetim istifa!” diye tek başıma bağırmaya başlardım. Birlik ve beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz şu kritik günlerde, birlik ve beraberliği bozucu böylesi bir tezahürata muhtemelen kimse katılmazdı, ben inadına sesimi daha da artırarak bağırmaya devam ederdim ve birkaç dakika içinde sesimi orada bırakır, kimse katılmadığı için de sinirden deli olurdum. Sonra Ankaragücü başkanı ve yöneticilerinin protokol tribününden çıkıp deplasman tribününi girmesi ve deplasman tribünündeki Ankaragüçlülerin “Gençler kümeye!” diye bağırmaları, buna karşılık az sayıda da olsa bizim tribünden bazı kişilerin “Koyduk mu!” diye bağırması, Maratonda truva yapmış olan Ankaragüçlülerle atışma vs. derken, “Ben nereye düştüm gardaşım?!” diye ağlamaya başlardım herhalde… İyi ki yokmuşum yani… 
Şaka bir yana, elbette yalnızca sosyal medyadan takip etmeye çalışmanın handikapları var. Ama yine de sosyal medyadaki paylaşımlar gündeme ilişkin biraz da olsa fikir verebiliyor. Twitter’de “Gençlerbirliği” yazıp arayınca bayağı bir mesaj dökülüyor önümüze… Seç seç oku… Ondan sonra da sinir ol tabii… Eskiden, forumların altın çağında gündemi forumdan takip ediyorduk. Kulüp ve takımla ilgili her şeyi derli toplu ve kategorilere ayrılmış bir şekilde paylaşıyor ve öğreniyorduk. Ama maalesef forum ölüyor. Watsap, Facebook, Twitter, İnstagram gibi sosyal medya uygulamaları forumu ve forum kültürünü bitirdi. Çok çabaladık ama buna engel olamadık. Ne diyelim, sağlık olsun.
Serkancığım dostluk konusunda ben de aynı düşünüyorum. Centilmenlik, dostluk, arkadaşlık, kardeşlik derken pozitif bir yaklaşıma, yani barış kavramına vurgu yapıyorum aslında… Bunun karşısında ise düşmanlık ve kavga, yani savaş kavramı var zaten, ki o da negatif bir yaklaşımı temsil ediyor bana göre. Yoksa futbolun ruhundaki rekabeti ortadan kaldıracak şekilde bir özel yakınlaşma, özel dostluk, özel kardeşlik iki tarafça da yürütülmesi çok zor, çok kırılgan ve yanlış da anlaşılabilecek bir şey… Örneğin Ankaragücü-Bursaspor kardeşliği gibi bir dostluk ve kardeşliğe ihtiyacımız da yok, gerek de yok. Daha önce de birkaç kez yazmıştım. Ben, kendi sahamızdaki maçlarda misafir takım futbolcularının sahaya çıktıklarında yuhalanmamasından, aksine alkışlanmasından yanayım. Misafir takım taraftarlarına maç öncesi uygun bir şekilde “Hoş geldiniz” denilebilir. Örneğin geçen sezon Ümraniyesporlular misafir tribünündeki taraftarlarımıza çay ikram etmişler. Ne güzel! Gerçi biz taraftarlar olarak o kadarını yapamayız belki ama kulüp yönetimleri isterlerse misafir taraftarlar için güzellikler bulup sunabilirler. Biz, Gençlerbirliği kulübü ve taraftarları olarak ülke futbolunda ihmal edilmiş, boş ve bakir kalmış alanlarda çalışıp güzel işler yapabilecekken, böyle bir potansiyele sahipken, diğer kulüplere ve taraftarlarına benzemeye başlamamız, onlardan bir farkımızın kalmaması üzüyor beni.
Son söz olarak, sosyal medyada Gençlerbirliği taraftarı sıfatıyla yazıp çizen, paylaşımlar yapan arkadaşlara kişisel bir çağrıda bulunmak istiyorum: Paylaşımlarınızda lütfen centilmen ve futbolsever Gençlerbirliği taraftarı kimliğini temsil edecek şekilde davranın. Rakiplerden kimseyi düşman olarak karşınıza almayın. Sayımız çok fazla değil, onun için her Gençlerbirliği taraftarı çok değerli ve Gençlerbirliği’ni temsil eden birer elçi konumunda… Bu bilinçle hareket etmekte büyük yarar var.