Bonservisime Sahip Olabilirsiniz ama Ruhuma ?

bosman, kişisel mücadelesini kanunlaştırdığından beri işlerin artık eskisi gibi yürümeyeceğini, diğer kulüpleri belki ama uefa’nın tüm kulüplere dikte ettiği kanunun özellikle bizim için çıkarılmış gibi durduğunu eski forumlarda ısrarla belirtmiştim… bizde değişmeliydik ve kanunla getirilen yeni transfer düzenine yine herkesten önce biz geçmeliydik de ondan ısrar etmiştim bu kadar… çünkü o zamanlar -eski devirlerde- transfer denince biz geliyorduk akla… üçe alıp on üçe, yirmi üçe satınca da oluyordun duayen… yahu düşüyoruz diyorduk, bizi aldığı yere bırakacak diyorduk; olurmuydu öyle şeyler, başımızda bir duayen vardı ya düşmek bizim için yersiz bir düştü… hatta kendi adının verildiği sezonda ise düşürülmeyeceğimizi dile getirenler bile olmuştu…
temelin mezar taşında yazıyormuş: “hastayum dedum inanmaduz; noldi?

noolacak değerlerimiz değişmişti. para tüm değerlerin üzerine çıkmıştı. sistemin günden güne fakirleştirdiği insanlar paraya ulaşamadıkları için kendilerinin aptal olduğunu sanıyorlardı. ulaşanlar da duayen… birikime bi şekilde ulaşmak için her yol denenmeliydi ve bu uğurda girilecek her yol da mübahtı… transferler artık ne kadar katkı sağladıklarından daha çok ne kadar kazandırdıklarıyla mukayese edilir oldu…

bunlara “emekçimiz” diyemedim bi türlü. eşit işe eşit ücret kuramına tam oturmuyorlardı ama bi şekilde de aklı başka taraflarda takılmış kulüp yönetimimizi uyarmak zorundaydık. sn. başkan, bunlar artık afrikadan, şurdan burdan aldığın, arkasında kimsesi olmayan muhtaç, düşkün yetenekler değil, açalım gözümüzü farz edelim bu kanun transferle geçinen bir tek bizi ilgilendiriyor dedim…
gelin bunları “serbest meslek erbabı” gibi değerlendirelim fikrini ortaya attım… ama o gitti tv’lerde geremi’yi real madrid’e nasıl 5’e çaktığını keyifle anlattı. sistemin tetikçisi olmuş spikerleri güldürdü…

geldik bu güne…
lakin bu gün sistem gene bir değişim gösteriyor. uyarmak istiyorum. ki; bosmanın kaymağını yiyenler tamda beklenildiği gibi hak etmedikleri birikimleri cebe indirdikten sonra, çok tatlı olan bu işi daha da tatlı hale getirmeye başladılar… yatarak kazanmanın yollarını bulmaları çok da uzun sürmedi…
transferleri ihtiyaçlarına göre değil de, rakiplerinin transfer manevralarına, havaalanı gösterilerine, pastalarının üzerine koyduğu çileklere, indirip kaldırdıkları uçaklara bakıp ta geri kalmamak için panikle ve telaşla yapanlar yönettikleri kulüpleri kapanmanın eşiğine getirdiler… para bitince “kiralama” yoluna gittiler ve yeni trend stad da kira kontratına imza attırma… sporseverlere olmaz, güce tapanlara hayırlı uğurlu olsuunnn…

sporsever diyemediklerim: hiç dikkat etmiyor musunuz, imza atanın kalemine değil de yüzüne neden bakmıyorsunuz? yahu adam nasıl da gülüyor, dilini neden ısırıyor neden görmüyorsunuz?.. nereye bakıyorsunuz?.. kimilerinin sporcu, kimilerinin futbolcu dediği bu serbest meslek erbapları kapı gibi sözleşmelere imza atarken seni değil, kendini kurtarıyor…

adam zaten kiralık… yani; ellerin yâri… sende bi miktar zaman geçirecek, antremanlarını aksatmayacak, formunu koruyacak ve süresi dolduğunda ise ait olduğu yere dönecek… karşılamaya gelenler dönerken neden uğurlamaya gitmediklerini sorgulasınlar diyorum ben… transfer olduğu kulüpte hem formunu hemde kendini koruyacak… buraya tikat…
neredeyse sözleşmelerine “el değmeden iade” maddesi konulacak.

sakatım dedikten sonra tatil yörelerinden mesaj atanları bırakın, onlar kendilerini açık ettiği için sizin gördükleriniz… topa değmedikleri halde parasını beş beş alan, bir türlü gönderip kurtulunamayan yüzlerce serbest meslek erbabını sayarım size… bu bizi batırdı…
bizi değil herkesi de batırır dı… öyle de oluyor… pekii bu hep böylemi devam edecek?. bu bir kader mi?..

işte o meşhur soruya geliyoruz: o halde ne yapmalı?.
bu soruyu sorduğumuzda ise yine bunun cevabının yıllar önce yine bu forumlarda verildiğini görüyoruz… diplerden karıştırdım buldum. sizin için üşenmedim, tozlarını sildim, eksik sayfalarını tamamladım, güncelleştirmelerini denetledim. tekrar hatırlatayım dedim…

tip sözleşme olmalı.
artık neyi bilmiyoruz?. herkesin bildiği, gizlisi saklısı kalmayan, çok şükür toplumun tüm kesimleri tarafından çok iyi bilinen, yazılı olmayan kurallarını artık yazılı hale getirmek zorundayız…
tarihleri ve rakamların yazılacağı yerler boş bırakılmış, sözleşmenin taraflarının neler yapacağı, sözleşmede artık yazılı kurallara uymayanların neler ödeyeceği, ödemediği zaman burunlarına tutulacak uefa’nın tipleştirilmiş sözleşmeleri olmalı… adam bu tip sözleşme talep etmiyor, kendini köle haline getiren sözleşmenin her harfine sadık kalıyor… bu ne şimdi?.
nalbant bile mıhlara onca darbeyi olanca gücüyle indirdikten sonra, nal’a da bir kaç tıklamada bulunur ki; nalın altında boşluk kalmış mı, yerine tam oturmuş mu? hedefe kadar sizi götürebilir mi?.
hem nalına hem mıhına vurmak deyimi buradan mı çıktı acaba?.

yani demem o ki; futbol emekçisi(!) kardeşlerimiz, canımız ciğerimiz futbolcularımız; bi emek harcadığınızı görelim de emekçi sınıfına sokalım sizleri… haa o zaman merak etme ben senin hakkını senden çok savunurum…
ama bu gün hem nalına hem mıhına sözleşmeleri öneren biri durumundayım… geride kalan ise; gökhan gönülleri, ilhan’ları, giray’ları, selçuk’ları, kemal yıldırım’ları kontratsız tapusuyla kazandıran kahramanlara sahip çıkmaktı… yada bunu bize önerenlere kulak vermekti… ama dedik ya: geçtik…
geldik bu güne…

2 Beğeni