Forumda bu fotoğrafı paylaşabilecek bir başlık bulamadım. Bugün bizim Emre’nin Babası’ndan bir fotoğraf ve bir mesaj aldım. Mesajda şunları yazmış:
"Gardaşım, Bugün Ayvalık Cunda adasında gezerkene bir takı dükkanına girdik. İçeride vitrinlere bakarkene ne göreyim, dükkân sahibisi Gençlerbirliği taraftarı çıkmasın mı?! "
Fotoğrafı görünce dayanamadım ve forumda da arkadaşlarımızla paylaşmak istedim. Ayvalık Cunda Adası’na gidiyorsunuz, oradaki bir takı dükkanına giriyorsunuz ve karşınızda bir Gençlerbirliği bayrağı… Ne güzel!
O kadar kendi içimize dönük yaşıyoruz ki bazen birçok güzel şeyden haberimiz olmuyor.
Yurtspor sitesinde biraz önce yayınlanan Sayın Ercüment Tunçalp’in “Gençlerbirliği’ne kardeş geldi!” başlıklı köşe yazısı olmasa Gençlerbirliği ağırlıklı taraftar grubu tarafından 2017 yılında kurulan ve yönetilen İstanbul Defnespor’dan haberimiz olmayacaktı.
Başkan Erdem Göktürk, eski Alkaralar forumunun üyesiydi. Yönetim kurulu üyelerinden Volkan Çelik de üyemizdi. Nevzat Akçaoğlu ve Onur Aydoğan üyemiz… Ama maalesef eskisi gibi aktif değiller, keşke aktif olsalar da renk katsalar.
İstanbul’da kurulmuş, kadın futbolu - kadın hentbolu ağırlıklı bir spor kulübünün yöneticilerinin Gençlerli olması ne güzel… Fotoğraftaki futbol takımı oyuncularının formalarına, şortlarına, tozluklarına dikkat! Şu kırmızıya, şu siyaha bak!
Erdem Abi’nin kadın futbolu ile ilgilendiğini ve Gençlerbirliği’nin de bir kadın futbolu takımı olmasını nasıl istediğini biliyordum zaten. Umarım bu girişim orta vadede kulübümüzün de bu işe girişmesi için bir ilk adım olur.
tanıştım ben o cunda adası esnafıyla…
bizim kız takı -meraklısı olduğu için- almış çıkmıştı dışarı. bende dışarıda bekliyordum haliyle. bizi açmaz buralar diyerekten…
baba biliyormusun dükkan sahibi de geçlerli dedi…
bunca km. uzaklıkta kim la bu diyerek girdim içeri… biraz hoş beş sohbet falan…
gençlerli olduğu her halinden belli, çok temiz bir arkadaş…
Ooooo, Polatlı’nın tanınmış simaları Yaşar ve Kâmil… Benim pek anım yok Zeki, ikisinden de çekindiğim için biraz uzak dururdum. Ama Yaşar’la ilgili dinlediğim bir anı var: Yaşar, Polatlı sokaklarında gezer ve kahvelere, lokantalara da girer çıkardı. Çaylar, yemekler beleş… Vaktiyle biz çocukken çarşıda babamın çalıştığı bir kahve vardı. Kahvenin sahibinin adını değiştirerek yazalım, örneğin “Hasan Mutlu” diyelim. İri kıyım, sert görünüşlü ama şakaya dayanıklı bir adam. Doğan görünümlü Şahin gibi… Bir gün kahve tıklım tıklım dolu. Patron Hasan amca henüz kahveye gelmemiş. Yaşar elinde sazıyla kahveye geliyor. Kahvede oturanlar gırgır peşinde… Çay ısmarlayarak, kışkırtarak Yaşar’ı gaza getiriyor ve ondan “Kara tren gelmez m’ola / Düdüğünü çalmaz m’ola…” türküsünü söylemesini istiyorlar. Ama Yaşar hiçbir yerde bu türküyü asıl sözleriyle söylemezdi. Değiştirdiği sözlerle başlıyor söylemeye: “Hasan Mutlu ölmez m’ola / Karısı da bana kalmaz m’ola…” Millet gülmekten kırılıyor tabii… Gelsin çaylar… O arada patron Hasan amca kahveye geliyor. Kahvedekilerden biri gırgırın dozunu artırmak için Hasan amcaya Yaşar’ın türküyü nasıl söylediğini anlatıyor. Hasan amca çok kızıyor, alı al moru mor, Yaşar’a çıkışıyor. Bu türküyü bir daha bu sözlerle söylerse dilini kesip kedilere atmakla tehdit ettiği Yaşar’ı kahveden kovuyor. Sonra Hasan amca kahve ahalisinin, “Yav ne şakadan anlamaz adamsın la! Gariban çocuğun kalbini kırdın!” eleştirileri üzerine pişman oluyor. Birkaç gün sonra Yaşar yine elinde sazıyla kahveye geldiğinde Hasan amca da orada… Kahve ahalisi Yaşar’dan yine “Kara tren gelmez m’ola” türküsünü istiyor. Yaşar korkuyla Hasan amcaya bakıyor ve başını önüne eğiyor. Kahvedekiler, “Söyle la söyle, bir şey olmaz. Biz varız burada” deseler de Yaşar mum gibi, tık yok. Birisi Hasan amcaya, “La Hasan, bırak söylesin çocuk. Ne var sanki bunda la!” diye ısrar edince Hasan amca da gaza geliyor ve “Tamam la, izin verdim. Hadi söyle bakalım!” diyor. Hasan amcadan izin çıkınca Yaşar başlıyor söylemeye: " “Hasan Mutlu ölmez m’ola / Karısı da bana kalmaz m’ola…” Sonra kahkahalar ve gelsin çaylar… Yaşar’ın bu türküsü işte böyle kurtuluyor sansürden…
Ümitçiğim, Zeki ve ben Polatlılıyız ama sen de Polatlılı sayılırsın. Yaşar’ı 60’lı yıllardan 80’li, 90’lı yıllara kadar biliyorum. Ama Kamil daha genç, benden küçük. Kamil de 80’li, 90’lı yıllarda tanınmıştı. Sonra bir ara Polatlı yerel gazetelerden birinde bir trafik kazası geçirip yaralandığını, sonra da ailesi tarafından Polatlı dışında bir yerlere götürüldüğünü okumuştum. Kısacası senin Polatlı’da görev yaptığın yıllarda ikisinin de olmadığını tahmin ediyorum.
80 lere kadar Polatlı neredeyse herkesin herkesi tanıyabileceği büyüklükte bir ilçe idi. Yaşar ve Kamil de Polatlının akli melekeleri farklı ünlü simaları idi. Yaşar 80 lere kadar kadar sürdürdüğü kasabanın delisi rolünü daha sonra Kamile devretti.
Leedsli topçular piranhalar gibi sarmışlar adamın çevresini… Biz de bir maçta, 90+5’te Rooney’in attırdığı gibi bir gol atıp şampiyonluğumuzu ilan ediyormuşuz.
dün akşam zverev’in djoker karşısındaki performansı da, insanı mutlu eden ilginç ve hoş anlara girer. henüz 21 yaşındaki bu genç, karşısındaki dünya devi karşısından oyunun her yönünü çok iyi oynayarak kazandı. Djokovic’in savunma yönü çok güçlüdür, uzun rallilerin mutlak galibi olarak bilinir. Ancak Zverev dün akşam şahane ralli oyunları çıkardı, hatta bir yerde Djokovic en güçlü olduğu yönü, ralliden kaçmak için riskli seçimler yapmak zorunda kaldı. Zverev iyi bir çıkış yapmıştı, genç yaşta en iyiler arasında gösteriliyordu ancak şampiyonlar arasına girmek için eksikleri vardı. Avustralya açıktan itibaren bambaşka seviyede bir zverev izlemeye hazır olun derim. Gönderdiğim videoda maç puanına ayrıca dikkat çekmek istiyorum.
Biraz geç gördüm, Gençlerbirliği taraftar platformlarından “Ankara Rüzgarı” sitesi Ahmet Ay kardeşimizle güzel bir söyleşi yapmış. Söyleşinin linkini foruma taşımamın sebebi, Ahmet Ay’ın çok sevilen bir kardeşimiz olmasının yanı sıra bu söyleşide Gençlerbirliği taraftar camiasına çok güzel ve etkileyici mesajlar vermesi.
Huddersfield’da “akran zorbalığı” da denebilecek ama esası itibariyle uygulayan çocuk da olsa ırkçı saldırıyı bir çoğumuz görmüşüzdür. Huddersfield’ın kalecisi Jonas Lössl saldırıya uğrayan Jamal için Twitter hesabından güzel bir çağrı yapmış.
Hayırlı Cumalar’dan başka bir şey için sosyal medyayı kullanmayan Türkiye futbolcusuna da örnek olur umarım.
"
