Maalesef küme düştük. Hepimize geçmiş olsun.
Bağıra bağıra gelen bu felaketin bana göre beş sorumlusu var: (1) Başkan ve yönetim, (2) Teknik direktör, (3) Futbolcular, (4) Üyeler, (5) Taraftarlar…
En büyük sorumlu: Gençlerbirliği’nde başkanlık sistemi olduğu için tabii ki başkan… Bu işin adamı olmadığını, kulüp başkanlığını beceremeyeceğini çok net bir biçimde gösterdi ve tüm Gençlerbirliiklilerin güvenini kaybetti. Derhal bu başarısızlığın, bu felaketin sorumluluğunu üstlenip, “Babamın emanetini büyük bir felakete sürükledim. Ben bu işi yapamıyorum, beceremiyorum,” diyerek, genel kurula dahi gitmeden görevi bırakmalı, kulübe kaybettirdiği parayı yerine koymalı ve Gençlerbirliği’ni Gençlerbirliklilere teslim etmeli. Naylon üye kaydederek başkanlığını sürdürmeye çalışması her şeyden önce kendi saygınlığına ve Gençlerbirliği’ne zarar verir. Böyle bir başkana taraftarlar ve futbol kamuoyu saygı duymaz.
İkinci büyük sorumlu: Teknik direktör… Kulübe yaşattığı bu büyük felaketten sonra hâlâ konuşmaya devam edip bahaneler üreteceğine, bir basın toplantısı düzenleyip, daha önce verdiği sözü yerine getirmeli ve kameralar önünde derhal diplomasını yırtmalı, bir daha da hiçbir takımda teknik direktörlük yapmamalı, hiçbir takımı felakete sürüklememeli… Hiçbir kulüp de bu kişiye teknik direktörlük görevi vermemeli…
Üçüncü sorumlu: Futbolcular… İşlerine saygı duyduklarına inandığımız ve emeklerine teşekkür ettiğimiz, isimlerini herkesin bildiği birkaç futbolcu ile bu sezon altyapıdan gelen genç futbolcularımız hariç hepsi mesleklerine saygısı ve sevgisi olmayan, sorumsuz, umursamaz kişiler… Bunlarla kulüp mali zarara uğramadan yollarımızı nasıl ayırabiliriz bilemiyorum ama ben şahsen önümüzdeki sezon hiçbirini takımda ve sahada görmek istemiyorum. Çünkü önümüzdeki sezonda da kulübü bir felakete daha uğratmak potansiyeline sahipler… Birazcık onurlu ve gururlu iseler kulübe maddi yönden yük oluşturmayacak şekilde gitmeleri lazım.
Dördüncü sorumlu: Üyeler… Kulüp üyeliği kavramı, yönetimin sürekli olarak naylon üye kaydetmesi sebebiyle çok değersizleştirildi. Benim de içinde bulunduğum üyeler, geçen yıl şubat ayındaki genel kurulda merhum İlhan Cavcav’ın vasiyetine sahip çıkarak oğlunu başkan seçti. Birçok üyenin ortak düşüncesi, başkanın tecrübesiz olmasının, kulüp kurullarında görev alan üyelerin ortak aklıyla aşılabileceği yönündeydi. Ama başkan ortak akıl oluşturmayı bir yana bıraktı, Gençlerbirliği’nin çıkarlarını düşünmedi, kendisinin ve kulübün ücretli teknik direktörünün oluşturduğu ortak akılla hareket etti. Saçma sapan transferlere büyük paralar harcayan başkan, babasının emanetine sahip çıkmadı/çıkamadı, babasının emanetini maddi ve manevi anlamda büyük bir felakete sürükledi. Kulübü küme düşüren ve babasının emanetini bu hale getiren başkan yapılacak olan genel kurulda çoğunluğu oluşturan naylon üyelerin oylarıyla yeniden seçilirse, kendisini seçen üyeler dördüncü sıradan birinci sıraya yükselecek ve bu felaketin en büyük sorumlusu olacaktır.
Beşinci sorumlu: Taraftarlar… Koskoca statta 2000 kişiyi zor topluyoruz, şu gruplaşmaya, şu yozlaşmaya bak! Hiçbir maçta tek yürek, tek ses olamadık. Her kafadan bir ses çıktı. Bu taraftar böyle miydi? Ne oldu bize? Yönetimden otobüs talep eden ve alan, rakip takım taraftarlarına ve kendi taraftarlarına saldıran kişiler de taraftarlar olarak çok kötü bir yolda olduğumuzu gösteriyor.
Evet, küme düştük. Çok üzgünüz. Evet, küme düşmek dünyanın sonu değil. Gelecek sezon iyi yapılanma, iyi organizasyon ve iyi çalışma ile tekrar çıkabiliriz. Ama öncelikle başkan, teknik direktör ve bu felakette sorumluluğu olan bütün futbolcular gitmeli. Bunlarla olmaz. Bunlarla olmayacağı çok açık bir şekilde anlaşılıyor.