Tevfik Gülcan

18 Temmuz’da kaybettiğimiz Tevfik Gülcan’la, Ankara Rüzgarı-Gençlerbirliği Tarihi çalışması için, 31 Ekim 2002 günü bir görüşme yapmıştım. Çalışma boyunca yaptığım en kısa görüşmelerden biriydi; “Küçük Tevfik” Abi, galiba biraz ketum bir insandı.

Saygıyla anacağız.

Bu görüşmede anlattıklarının dökümünü, foruma bırakıyorum.

Tevfik Gülcan’ın anlatımı…

Bizim oynadığımız yıllarda tam bir amatör ruh vardı. Şimdiki nesillere de hep söylediğiimz o: Futbolun daha az süratli bir akışı vardı ama çok daha iyi bir ruh vardı. Maddiyata dayalı değildi.

O zamanki seyirci potansiyelimize daha yeni yeni geliyoruz şimdi.

Bizim düşmemiz, hiç akılda olmayan bir olaydı.
Kötü bir futbol oynamadık biz hiçbir zaman o sezon.
Aslında biz o sene Samsunspor maçında düştük, o gün kaybettik. O zaman böyle düşünmüyorduk ama düştükten sonra geriye doğru düşündüğümüzde bunu anladık.

O çok konuşulan Vefa maçında biz Vefa’yı sahadan silmiştik aslında.Ama mağlup olduk. Kader mi diyelim, şans mı diyelim… Vefa maçından sonra Bursa’ya gittiğimizde anlatılan düşünceler olmadan sahaya çıksaydık, oradan bir beraberlik alabilirdik.

O penaltı olayı birçok insanın kafasında istifham olarak kaldı, hâlâ da bazıları için istifham olabilir. Turan’ın yaptığı penaltı da var o maçta, ama o hiç konuşulmaz. Çünkü benim pozisyonumda yapılan penaltı hiç alâkası olmayan bir penaltı. Onsekizin içerisinde hiçkimse yokken bir futbolcu kalkıp topa elle vurursa, bunun altında birileri bir şeyler arayabilir. Benim geçmişimi bilmediğiniz, Gençlerbirlikliliğimi bilmediğiniz,beni tanımadığınız zaman, düşünebilirsiniz.
Seyirci zaten otele kadar geldi beni almak için! Yüksel Doğanay ‘beni ezmeniz gerekir önce’ dedi.
Benim futbol kariyerimi de etkiledi tabii bu. ‘Takımı küme düşüren Tevfik’ diye bashedilmek… Benim hayatımı etkiledi, benim için bir yara olarak kaldı.

Bir şey olsa, Yüksel Doğanay beni aforoz ederdi. Ama ondan sonraki Bursa maçında yine ben sahadaydım, sonraki sezonda da Gençlerbirliği’ndeydim.

Yüksel Doğanay, o zamanın çalışma sistemine, temposuna göre çok ağır idman yaptıran, gerek saha içinde gerek saha dışında çok sert yapıya sahip bir teknik direktördü. Neredeyse gaddar diyeceğim… Gerçi şimdiki idmanlara baktığımda bana o idmanlar oyun gibi geliyor!
Gerçekten Gençlerbirliği’ni çok seven bir insandı. Bizleri ezmesinin dışında, çok iyi bir insandı.

Gençlerbirliği’nde geldikten itibaren hemen hiçbir maçta eksik değilimdir ben. Sakatlık filan bilmezdik. Bu başarıyı ödüllendirmek için almıştır beni Peugeot arabasıyla Avrupa’yı gezdirmiştir bir yaz! Tavukçu Hüseyin’le beraber. 67 veya 68 yazında. Onun için, Vefa maçındaki olaylarda, ‘geçmişimi bildiği için’ demem boşuna değil.

2.Lige düştüğümüz sene kulüpteydim. 71/72’de askerdeydim, izin durumuna göre bazen oynuyordum, bazen oynayamıyordum. Sonra altı aylık bir Kastamonu maceramız oldu, sonra bıraktık, bankacılığa başladım. O zaman zaten 28-29 yaş yaşlı sayılıyordu.

Hayrettin, Dirani ve benim üniversite hayatımız vardı. Üniversite hayatımız içinde kızlarla da arkadaşlık ediyor olmamız Yüksel Doğanay’ı da rahatsız ederdi. Onun için bizi ayırmıştı diğer futbolculardan, onların bizle gezmemesini isterdi!

Bankacılıktan sonra, onbir yıldır, kulüpte görev yapıyorum şimdi yine.

3 Beğeni