The Last Dance

Basketbola hiçbir zaman ilgi duymadım, bundan sonra da ilgi duyacağımı sanmıyorum. Basketbola uzak biri olarak, belki de haddim olmayarak bu başlığı açtım. Ancak konu bir spor hikayesi olunca kaçırmak istemedim. Sonrasında basketbol bilgisi ve görgüsü olan arkadaşlar da yeşillendirirse süper olur. Kurgu, hikaye, anlatım, maç görüntüleri, detayların aktarılması vs vs gerçekten harika bir iş yapılmış. Saha kenarındaki detaylar da dahi, her şey kayıt altından çıkarılmış. o zamanı baştan sona, hiçbir ayrıntıyı kaçırmadan anlatıyor belgesel. faili meçhul köstebeklik hikayeleri bile gündeme geliyor.

Bu yapımın spoilerı olur mu bilmiyorum, benim gibi hiç basketbolla ilgilenmeyen biri bile dönemin Chicago Bulls takımından haberdardı. Belki yeni jenerasyon bebeler için yine de bundan sonrası için bir spoiler uyarısı vereyim.

--------------spoiler olabilitesi var---------------

8 bölümü bir oturuşta seyrettim, sonraki iki bölümü de yayına verildiği gün izledim. belgesel aslında sadece Chicago Bulls’u ya da MJ’yi değil, adeta popüler kültürün tırmandığı 90ların ne olduğunu anlatıyor. NBA şampiyonu olan takımlar “dünya şampiyonu” olarak tanıtılıyor. Birleşik Amerika Erkekler Basketbol takımının adı “Dream Team” konulmuş. Böyle bir dönem. Basketbol Avrupa’da aslında çok geride ama Jordan öncesi basketbol salonlarına bakıldığında, NBA’in de Jordan öncesi Birleşik Devletler’in en popüler sporu olduğunu sanmıyorum. Jordan ortaya çıkacak, kendisi bir efsane olurken basketbolu ve popüler kültürü de zirveye çıkaracak.

Günümüzün büyük sporcuları genelde apolitik. Bu duruşun ilk örneği olabilir MJ… Irkçı bir senatör adayına karşı başka bir afro-amerikan adaya açıktan destek vermeyi “cumhuriyetçiler de sneaker(air jordan) alıyor” diyerek reddetmesi inanılmaz. 80lerin en büyük spor yıldızı Maradona’nın, 60ların ve 70lerin en büyük spor yıldızı Muhammed Ali’nin asla kabul edemeyeceği bir duruştu bu… Şunu düşündüm, 1990 öncesi yıllarda büyük sporcuları anlatılırken, hikayenin arka planında etkilediği kitle, politik duruşu anlatılıyordu. 90lardan sonra, muhtemelen MJ ile bu değişiyor. MJ öncesi branşlarında tarihin en büyük sporcuları dediğinizde, hiçbir yerde araştırmadan aklıma gelen isimler hep politik bir figür de olmuşlar aynı zamanda. Mesela en büyük atlet dediğinizde akla ilk Jesse Owens geliyor, belki daha iyileri de vardır ama Jesse Owens yarattığı etkiyle bu sporun en büyüğüdür. Usain Bolt bütün rekorları altüst etse de, gelmiş geçmiş en iyi olma iddiası, Jesse Owens’ın reputasyonuyla baş etmek zorunda. Sık sık yapılan Messi mi, Maradona mı tartışmasının nedeni de bu, Maradona oynadığı dönemde öyle bir politik bir güce dönüştü ki, sahadaki etki olarak (tüm duygularımdan arınarak söylüyorum) Messi’den çok aşağıda kalsa da, elde ettiği itibar yeni dönem yıldızlarının, hele de bu şartlarda ulaşabileceklerinin çok üstünde. Messi’nin Maradona’dan büyük olması için Napoli gibi (Napoli de olmaz artık) sıradan bir Güney İtalya takımına, İngiliz liman şehri takımına, Fransa’da ya da Almanya’da bir göçmen takımına gitmesi, oradaki sosyal mücadelenin bir parçası olması, sonra onlarla beraber bütün ülkeye, ülkedeki bütün haksızlığa meydan okuması, bu meydan okumadan galip gelmesi, yetmedi Arjantinle Dünya Kupasını kazanması ve bir dünya kupasında kariyerinin devam ettiği ülke insanlarına, sırf sahada olduğu için, kendi ülkelerine karşı Arjantin’i desteklettirmesi lazım diyen adama ne diyebilirsiniz? Messi isterse sahada ağzıyla kuş tutsun, dünyanın en iyisi olduğunu iddia ettiği her an bu başarılmışlar karşısına çıkarılacak. Belki de “yeni dünya yıldızı krizi” adı verilebilir mi buna…
Yapım ismine bakınca daha çok Chicago Bulls’un son yılından bahsedecekmiş gibi duruyor. Hikaye çift dönemli gidiyor, hem son yıl anlatılıyor, hem de MJ’nin Chicago’ya geldiği ilk andan itibaren son seneye kadarki süreç anlatılıyor. En başından beri MJ biyografisi aslında… Basketbola ara verdiği yıl, Basketbol salonundan Beyzbol sahasına geçiyoruz. Zaten belgeselin genelinde bir takım hikayesi göremiyorsunuz. Bir alfa karakter(MJ), bir beta karakter (scotty pippen) ve diğerleri…

MJ acayip sorunlu bir karakter… Takım içinde herkese kabadayılık yapıyor. Kararlarını beğenmediği Jerry Krause’yi kameralar önünde aşağılıyor. Takım arkadaşlarıyla yumruk yumruğa kavgaya varan hikayeleri var. Herif bildiğiniz sosyopat. Kendini maçlara motive etmek için rakiple ilgili bir nefret unsuru buluyor. Bir söz, bir bakış, bir göz kaçırma; bunların hiçbiri yoksa kıçından hikaye uyduruyor ve bunun gerçekleştiğine herkesi inandırıyor. Nefret ile hırslanıyor ve bileniyor, motive oluyor ve olağanüstü seviye oyunuyla maçları alıyor. Tekrar söylüyorum adam gerçek bir hasta ve tedaviye ihtiyacı var. Ancak hastalığı tedavi edilse 6 şampiyonluktan kaçı gelirdi acaba?
nike’ı nike yapan air jordan olmuş. popüler kültür ve marka rekabeti o kadar etkili olmaya başlamış ki, micheal jordan’ın politik duruş olarak en aykırı hareketi, 92 olimpiyatlarında dream team’in eşofman markası reebok’u havluyla kapatmak oluyor.
Bana kalırsa hikayenin gizli yıldızı Jerry Krause… Tüm takımı toplayan ve değişimi sürekli kılan bir takım genel menejeri adam. sonuçta phil jackson da michela jordan da, scotty pipen da, toni kukoc da, dennis rodman da bu adamın seçimleri. fakat belgesel boyunca herkes adamı gömüyor. Buna da aldırış etmiyor, tüm aşağılamaları görmezden geliyor ve yoluna devam ediyor. Tam bir idareci…
Sonuçta çocukluğumuzdan gençliğimize kadar her an adını duyduğumuz MJ’nin aslında yetenekli bir ruh hastası olduğunu anlıyoruz. Hepimize gçemiş olsun :smiley:

1 Beğeni

Basketbolu pek sevmediğim ve ilgilenmediğim için diziden de haberim yoktu doğrusu. Ama her yerde olduğu gibi ülkemizde de basketbol çok sevilen bir oyun. Serkan’ın anlatımıyla bilgilenmiş olduk. Birkaç cümleyle katkıda bulunmak isterim. Günümüzde birçok ülkede sporcuların büyük bölümü bazen telkinle, bazen kendiliğinden maalesef tek adam ve baskı rejimlerini meşrulaştıran, iyi ve güzel göstermeye çalışan, makyajlayan bir görev üstleniyorlar. Bu çok üzücü bir durum.

1 Beğeni

Ben 2000li senelerde bolca ilgilenmiştim NBA basketboluyla. Tabi MJ izlemeye yaşım yetmedi. Ancak bolca eski videolarını şampiyonluk hikayelerini okuma/izleme imkanım olmuştu. Bu belgeselle birlikte hikayenin bütününü görme imkanım oldu.
Bu belgeseli özel kılan 98 senesinde çekilen ve hiçbir şekilde yayımlanmayan görüntülerin ortaya çıkması. Kurgu için de 140-150 kişi ile röportaj yapılıyor. Dediğiniz gibi aslında MJ belgeseli ancak basketboldaki ve 90lar amerikasındaki dönüşümü de güzelce aktarıyor. Ancak internette denk geldiğim ve mantıklı olduğunu düşündüğüm birkaç yorum oldu. Belgesel temelde MJ’in günah çıkarma, oynadığı dönemdeki davranışlarını açıklama belgeseli diyorlar. Adama o kadar çok kötü karakter denmiş ki sanki onu düzeltmeye çalışıyor gibi.
Sonuç olarak ben çok beğendim belgeseli. Zamanı olanların izlemesini tavsiye ederim.

1 Beğeni