Laurey bence Fransada bir ust seviyeye yakin kulupten is bekliyor olmadi ingilterede son donemde moda olan genc kaliteli potansiyel vadeden hocalara sans verme hareketine katilabilir.
Southampton bu isin simendiferi oldu Watford Wolves hakeza.
Turkiyede Laurey gibi hocalarin nasil huzur ve kaliteli bir calisma ortami bulacagi hep merakimin konusu olmustur…Genclerbirligi onun icin mukemmel olabilir.
Kendini hangi seviyede denemek istedigine ve hirsina bagli bir durum.
biz karşı çıkıyoruz, yok sayıyoruz diye yok olmuyor. biz sevmedik diye öyle bir şey olmadı değil…
futbol bir endüstri oldu ve bu bizim dışımızda herkes tarafından kabullenmiş görünüyor… bu kadar kabullenenin içinde hala “futbol bir bilimdir” diyerek puan kavgasına kalkışmanın intihar demek olduğunu belirtmeye gerek yok. bunu bir tarafta canlı tutacağız ve gözümüzü karartıp içine dalmış olduğumuz kavgadan çıkarabildiğimiz çıkarmaya bakacağız… kavganında kuralları var…
futbol bir endüstri olduğundan kelli biz bittik… rahmetli başkanımız bunu bir türlü kabullenemedi hala eskilerde bırakmış olduğu transfer bombaları yakalamaya çalıştı, menejerler duayeni bile öptü, gene uyanmadı ve düştük… alt yapımız hala sağlamdı, hala ekonomik açıdan sıkıntımız pek yoktu, çalışma ortamımız iyiydi, imkanlarımız genişti haliyle çıktık… çıkmamak ayıp olurdu…
temel’in mezar taşında yazıyormuş: ha bu baa ders olsun… diye…
mademki bu kavgaya girdik bu kavganın kurallarıyla bişeyler kazanmaya çalışacağız…
futbol hala bir endüstridir ve en önemli ayağı ekonomidir. futbol ekonomisinde kulüplerin en önemli kalemlerini transferler oluşturmaktadır… kulübe kazandırılan veya kulüpten gönderilen oyuncuların sözleşmelerinde yazan toplam maloluş bedelleri… o halde futbolcu demeyelim, serbest meslek erbabı diyelim… bu serbest meslek erbaplarının kendilerine ödenen salt transfer bedeli değil, kulüpte kaldığı süre içerisinde alacağı primler, bonuslar, yeme içme, barınma ve iaşe giderlerinin tümü göz önünde bulundurulmadan yapılan hesaplar şampiyon mampiyon dinlemez düşüşürür kulüpleri…
futbolun bir endüstri olduğunun ilanıyla birlikte endüstrinin diğer bütün dallarında olduğu gibi futbol dalında da aracıları oluşmaya başladı. değişen bişey olmadı kavga yazılı olmayan kurallara uygun gelişti ve ilk gelenlerin tatlı karlar elde etmesinden sonra piyasa yavaş yavaş yerine oturdu ve mal değerini buldu… malın değerini de bu aradaki sizin menejer dediğiniz, benim ise simsar olarak tanımladığım aracılar belirledi…
artık sevgili başkanımızın son günlerine kadar bıkmadan, usanmadan, ihtirasla aradığı, kimsenin görmemiş olduğu gizli yetenekler, keşfedilmemiş cevherler yok… afrikada bir bebe koşuyor, peşinde de en az beş tane menejer koşuyor… ellerinde hesap makinaları; 150 eder, yok yok 160 falan… ama öyle biri çıkpta bir milyon eder diyemiyor… ±10 yanılma payı o kadar… artık bu oyunun en en önemli figürü oyuncular hakkında gizli kalmış, bilinmeyen hiçbir şey yok… her şey en baştaki gibi oldu… stadın önündeki köfteci söylemişti zaten: ne kaa ekmek, o kaa köfte…
bir oyuncuya 2 milyon verdik, oh oh ucuza kapattık deyip, ertesi gün “hani uçuracaktı bizi” diyerek hayal kırıklığı yaşamayalım… başka bir yerde de söylemiştim -şu; comoli neden kovulmuyor, ali koç’un felsefesi ne?. nasıl kovsun? meselesinde- yakaladığı 10 pozisyonun 8’ini gol yapanlar da var… münümüm 50 milyondan başlıyor ve ona o parayı verecekler de var ve boşuna da ödemiyorlar bu rakamları… 2 milyona aldığın alacağın da bu… artık kendimizi uyanık, duayen, başkalarını da keriz zannetmekten vaz geçelim. bütün endüstrilerde olduğu gibi bilimi kullanıp o paraları verebilecek düzeye çıkmış dünya kulüpleri ilan edilenler keriz değilmiş demek ki…
peki nerde bu yetenekler ve nasıl ulaşılır?. iddia edilenin aksine bu yetenekler dünyamız dışından gelmediğine göre bulup çıkarmak, dışarıdan almak yerine yetiştirmek akıllıca olmaz mı?. bunun içinde her imkanımız fazlasıyla varken hemde?.
bunun içinde, zaten yukarıda anlatıldığı gibi iki oyuncuyu bile alamayacak şampiyonluk priminin büyük bir kısmını alt yapımızın gelişmesi için ayrılmasını öneriyorum. bizi başarıya ulaştıracak olan en ucuz ve en kolay yol olan alt yapımızı tekrar eski görkemine kavuşturmalıyız… bir zamanlar U(…) milli takımlarının tümünün iskeletini teşkil eden alt yapımızı yeniden hayata geçirmeliyiz… her şeyi ıskaladık, bunu ıskalayamayız. bu bizim sonumuz olur… takımda yer alan oyuncularımızın en az 8 tanesi alt yapımızdan gelen oyunculardan oluştuğu zaman adımızın yeniden hece hece ezberleneceği günlere döneriz… bu tren kaçmıştı ama bir mucize oldu tekrar istasyona döndü… artık günlük hesapları bırakıp geleceğimizi planlamak tek hedefimiz olmalı…
Gün bugündür ağalar.
Beyaz çoraplı Bizans eskisi yollanmis.
Üç kizkardesten kıytırık bir hoca gelmesin diye duam. Haydi hayırlısı.
Ben şahsen sevindim Coşkun kardeşim. On maçlık seride takımın oyununa önemli bir katkı sağlayamadı. Kendi deyişiyle, acı çekerek Süper Lige çıktık. Sezonun beşinci, altıncı haftasında gitmesindense şimdi gitmesi iyi oldu. Futbol oynatma düşüncesi içinde olan iyi bir hoca gelir inşallah.
Mehmetçiğim çok güzel yazıyorsun, ufkumuzu açıyorsun. Yazdıklarının tamamına katılıyorum. Yalnız bu “Yolunda AŞ” işi de endüstriyel futbolun getirip dayattığı bir şey gibi sanki. Hatırladığım kadarıyla yayın gelirlerinin olmadığı dönemlerde yöneticiler daha dikkatli davranmaya çalışıyorlardı. “Yolunda AŞ” kurmadan kulübüne iyi hizmet etmek isteyen yöneticiler yine de uygun maliyetlerle iyi futbolcular bulup oynattıktan sonra üzerinden bir de para kazanabiliyorlar. Örneğin biz Vedat Muriç’i Giresunspor’dan transfer ettiğimizde çok umutluyduk. Genç, yetenekli bir golcye sahip olduğumuza inanıyorduk. Sonra hocalar ne hikmetse Muriç’i bir türlü takıma monte edemedi. Üstelik bazı maçlarda gözümüzün pasını silen goller attığı halde, onun meziyetlerini görüp ortaya çıkartmasını sağlayamadılar ya da sağlamak için uğraşmadılar. 2017-2018 sezonunda takımı küme düşüren teknik direktör, sezonun devre arasında Muriç’i gönderdi. Gönderilme öyküsü de ilginç… Giresunspor eski futbolcusu Muriç’i sezon sonuna kadar kiralamak istiyor. Fakat bizim yöneticiler bonservisiyle göndermek istediklerini söyleyince bu transfer gerçekleşmiyor ve sonra da Çaykur Rizespor devreye girip Muriç’i bonservisiyle birlikte transfer ediyor. Muriç’in Rizespor’da yaptıkları ortada… Şimdi de Fenerbahçe’nin transfer gündeminde ve Rizespor bu transferden ciddi para kazanacak. Biz Muriç’i neden, nasıl oynatamadık ve Türk futboluna sunamadık? Muriç örneğinden hareketle kadromuzdaki genç futbolcuları neden yeterince geliştiremediğimizi, onlardan neden yararlanamadığımızı ve Süper Ligde mücadele edebilecek hale getiremediğimizi sorgularsak çözümlerini de buluruz herhalde…
Bu arada sosyal medyada teknik direktörlük için Thomas Doll adı dolaşıyor. Hayırlısı be gülüm… 
olursa çok sevinirim. bu işten çok anladığımdan değil ama tudor ,kayseriyi çalıştıran sumidika . turklerden de ertuğrul sağlam veya kemal özdeş olursa sevinirim
Doll herkesin isteyeceği birisi. Tudor, Sumidika, Özdeş ’ e de çok kimse hayır demez.
Sağlam nankör bir adam çıktı, Bursa şampiyon olduğunda şehir yeşil beyaz olmuştu, hiç böyle bir coşku görmedim. Ertuğrul çıkıp " şehir şampiyonluğa sahip çıkmadı, eskiden esnaf ziyaretinde bornoz, kestane şekeri verirlerdi, o bile yok " dedi. O zamanki maaşı 2 milyon euro idi ve adam bedava kestane şekeri, karyoka peşinde. Zaten Fatih Terim, Ali Gültiken ekolundan, kendinden " biz " diye bahsediyor.
Bizans eskileri gelmesin de, kim gelse olur.
necdet abi bir iki istisna çıktı diye kaideyi devirecek değiliz.
biz o kadar yazıyı neden yazdık sitenin elit katılımcıları diğer sitelerden farklı. taraftar bilincini pekiştirmek için… bilen adam hiç bir şeyden korkmaz. bilgi her şeydir. bilmeyen korksun… vedat muriç ilk zamanlar sendeledi ama onda bir şeyler olduğu kabak gibi görünüyordu. son haftalarda yazdıklarım aklımda: vedat muriç göz kamaştırıyor diye… yönetim bile diyemediğimiz bu kulüp iktidarından böyle bir şey beklemiyoruz… ben bunun babasını da sevmezdim zaten… daha doğrusu sonradan sevmemeye başladım. sorguladıkça işin spontane geliştiğinin farkına vardım… sorgulamak önemli…
lütfen tikat: valencia’dan dönen takımın tek eksiği santroforu olmayışı idi… ersunun bu kör özgüveni bize bir süper kupaya maloldu… süper kupayı valencia almıştı ve gruplardan finale kadar giden süreçte bir tek bize yenilmişlerdi… sevgili arda küçükahmetlerin kulakları çınlasın. biz valencia’yı santroforda oynatmak zorunda kaldığımız mustafa özkan ile yendik.
burası önemsiz: fenere dikiz, gene santroforu yok… bu ersun böyle…
o takıma bir tek santrofor almak yerine dönüpte hocaları da dahil olmak üzere bütün takımı satınca bu ne la şimdi dedik… çünkü kulüp yapılanması tesisleşme, alt yapı ve ekonomik üstünlük ile sanki çok uzakları hedefliyordu… duayen çıplakmış meğerse… ben size taa o zaman dedim: çok zaman ve çok para kaybedeceğiz diye… geldiğimiz noktada bu kadar kayıp yeter mi?. geçtik…
bakın o tren bi daha geldi…
bari bu sefer yerimizi kapalım… genç oyuncu bu gün oynamazsa yarın oynar… bir büyümüzün söylediği gibi: gençler koyacak… hiç ihtiyarlar koyacak diye bir şey duyan oldu mu?. biri böyle bişey söylese deli diye kızılayda gezdirirler…
ithal etmeyeceğiz, kendimiz yetiştireceğiz… patates ülkesinde ithal patates kuyruğu ayıp olmuyor mu?.
bakın burası çok önemli: gençlere yöneleceğiz ve onlara kimseye tanımadığımız zaman ve sabır tanıyacağız… her dışarı giden topta ıslıklamayacağız… haa, huu yok…
sabır hacılar sabır…
burası önemli:
her çıkan genç, gol atmaya başlasaydı; arsenal, ajax, porto, benfica kerizmiydi?. neden bu kadar uğraşsınlar ki?. taraftarları da bilinçli tabii… burası da önemli…
thomas doll, tudor, sumudika isimlerinin tamamen karşısındayım…
kemal özdeş diyorum başka da bir şey demiyorum… ersun yanal çok uzaklarda. onun ekolünden gelen biri olsun bari… tipi de benziyor…
kulüp mustafa pektemek’le ilgileniyormuş. olumlu…
ahmet çalık gönderilecekmiş. bizden başka kimse almaz. olumlu…
bu durumda ertuğrula gerek yok… ortaya bagio şart…
takımdaki genç yetenek sayısı biraz arttı ama yeterli değil… münümüm sekis yetenek olmalı…
hedef:
üç sene bu ligde tutunacak, geriden gelen desteği bekleyecek kadar yaşayacak bir takım oluşturmak…
burası da önemli:
biz 33 puanla düşmüştük… bursaspor 37 puanla düştü… çıta yükseldi…
yeniden yapılanma için fazla da vaktimiz kalmamış olabilir…
çember daralıyor…
Keşke Hatayspor’un teknik direktörü İlhan Palut gibi kulübün öz kaynaklarıyla pozitif futbol oynatabilecek kişiler takımımızda düşünülse ama Mustafa Denizlinin ismi kulislerde dolaşıyor. Mustafa Denizli gibi futbol anlayışı 90’larda kalan teknik direktör takımımızın başına getirilirse bu sefer düşmekle kalmaz bir daha hiç çıkamayız.
mevlüt erdinç çok iyi araştırılmalı. daha önce gösteremediği bu patlamanın sırrı iyi analiz edilip olumluysa alınmalı.
bilal başakcıoğlu… bu da çok iyi irdelenmeli, sıkı bir sağlık taraması, hatta kompüteste sokulup olumluysa alınmalı…
Mustafa Denizli 69 yasindan ve o kadar para sahibi olduktan sonra Ankara’ya gelmez de (gelmesin zaten, kitap yazsin ve hoca yetistirsin veya en iyisi alsin Cafer Aydin’i yanina, kendisi falsolu, Cafer yerden sifir vurus nasil yapilir, onu ogretsinler genclere) adama da haksizlik etmeyelim.
Kasimpasa ligin ilk yarisini Medipol’un arkasinda Trabzon ve GS ile ayni puanda bitirdi, son hafta BJK’yi 4-1 yenip. Sonra en iyi oyuncusu GS’ye verildi. Kasimpasa yonetiminde Turgay Ciner ve Orjin Deri Zaferleri olduguna gore demekki guc maddi manevi Mehmet Agar’dadir. Denizli’de muhtemelen bu tur olaylara karsi gelemedi, bosladi gitti. Yoksa Teknik bilgi acisindan Denizli’yi ligimizden herhangi bir TD ile karsilastirmak biraz haksizlik olur. Adam 3 takimi birden sampiyon yapti.
Bir de bu 90’larin futbolunda ne varmis acaba? Tamam 1982 Dunya Kupasi zevkine hic bir zaman ulasamadik ama asagida 1990’larda seyrettigimiz futbolculardan bazilari var:
Zidane, Nedved, Pavel Kuka, Hristo Stoichkov, Paul Gascoigne, Alan Shearer, Gary Lineker, Chris Waddle, Romario, Bebeto, Laurent Blanc, Figo, Maldini, Desaily,Didier Deschamps, Suker, Mijatovic, Schmeichel, Laudrup Kardesler, Kopke, Paolo Maldini, Rui Costa, Emmanuel Petit, Abedi Pele, Baggio, Lothar Mattheus, Klinsmann, Hagi, Popescu, Taffarel, Hakan Sukur,Cafu, Roberto carlos, Dunga, Emerson, original Ronaldo (fenomen olan), Unal Karaman, Ogun Temizkanoglu, Abdullah, Alpay, Kosecki, Mosheu, Kona, …
Var mi acaba 98 Fransa’sini yenecek takim, Cafu-Carlos ikilisi gibi bek eslesmesi, Dunga/Mattheus/Deschamps/Desaily seviyesinde top kazanan orta saha, Zidane seviyesinde yaratici adam, Gascoigne, Stoichkov, Chris Waddle gibi seytansi oyuncular, Aime jacquet, Blazevic, Carlos Alberto gibi sakin ve muthis hocalar.
Her devrin guzelligi var ve futbol cok ilerledi ama her sey de tiki-taka futbolu degil.
Schmeichel,Mathias Sammer,Overmars, Vieira Giggs vs ye haksizlik olmus hocam…
Riza Calimbay Yolundaymis Necdet abi…Ahmet Calik Altaya takas Ankaragucune teklif edilmis…Genclerbirligi ic piyasaya oncelikle yonelmeli biraz genc suratli ayagi cabuk hirsli oyunculara ihtiyacimiz var.Ankaragucunun sezon basinda imzalayip Ocakta gonderdikleri ile nasil Opuldugunu okuduktan sonra hersey Yolundaymis.
Genclerbirligi yonetiminin kiminle calisacagini cok iyi bilmesi gerek bu piyasada simsarlara opulmek cok kolay.
Ligimizde daha önce herhangi bir arjantinli teknik direktör çalıştı mı bilmiyorum ama defansa justicia’nin eski teknik direktörü sebastian beccacece adlı vizyoner bir hoca var. Acaba takımımıza böyle biri gelse lige uyum sağlayıp, ülkemize adapte olabilir miydi veya süper ligte ilk senemizde rahat nefes aldırabilir miydi ?
Teknik direktörle ile ilgili bilgi almak için : https://www.transfermarkt.com.tr/sebastian-beccacece/profil/trainer/34076
Sevgili Coşkun kardeşim, o kadar topçu saymışsın ne güzel… Ama bizim Emre’nin Babası ve bende önemli bir hatırası olan Brezilyalı topçu Rivaldo’yu (Rivaldo Vítor Borba Ferreira) atlamışsın, teessüf ederim yani.
Bundan tam 14 yıl öncesinden bir anı…
Rıza Çalımbay, Demir Grup Sivasspor ile anlaşmış. Teknik direktör adaylarından birisi devreden çıktı. Bakalım bize kim gelecek? Hayırlısı be gülüm…
İbrahim üzülmez an itibariyle boşta. Düşünülebilir bence. Neden olmasın?
