Yorucu bir kongreyi geride bıraktık. Camiamız için güzelliklere vesile olacağını umuyorum. Bugün bir konuşma yapmak için hazırlanmıştım ama kongrenin seyri, konuşmamı yapmak için uygun olmayacak şekilde gelişti. Kongreyi uzun uzun konuşuruz ama sıcağı sıcağına konuşma metnimi burada paylaşmak istiyorum:
Gençlerbirliği’ne gönül vermiş herkes için yıpratıcı dönemler yaşıyoruz.
Kolay değil, 100 yıllık bir kulübüz, ama bu 100 yılın 40 yılını, acısıyla tatlısıyla bir kişi ve ailenin kontrolünde geçirmişiz. Bu 40 yılın son 15 yılında acılar, tatlılara ağır basmaya başlamış, her anlamda geriye gitmişiz.
Biz geriye giderken, dünya futbolu, ülke futbolu, ülkemizin ekonomik, sosyal ve siyasi atmosferi önemli dönüşümler geçirmiş, geçirmeye de devam ediyor. Ama biz bu dönüşümlere uyum sağlayacak modern ve kurumsal bir yapıya kavuşmayı bırakın, mevcut atıl yapımızda inat etmişiz, muhafazakâr davranmışız. Bunu da 100 yıllık koca Gençlerbirliği camiasını yok sayarak, demokrasiyi, katılımcılığı, hakkı, hukuku bir kenara koyarak yapmışız. Bazen perde önündeki bazen perde arkasındaki isimlerin bu kulüp üzerinden rant devşirmesine imkan vermişiz.
3 sezonda iki kez küme düşmüşüz. Olabilir. Küme düşmek de küme çıkmak da bu oyunun doğasında var. Ama puan cetvelinden düşmenin yanında, kötü ve art niyetli bir yönetimle finansal olarak ve saygınlık olarak küme düştük ki, Gençlerbirliği taraftarları arasında asıl kaygı uyandıran şey bu erozyonlardı.
2020-2021 sezonunda Gençlerbirliği sevdalıları çok kahramanca bir mücadele gösterdiler. Gençlerbirliği’nin geçmişine ve geleceğine sahip çıktılar, inisiyatif aldılar. Her konuda anlaşamasalar bile, bu kulübün bir ailenin kulübü olmadığını, ondan çok daha büyük olduğunu gösterdiler.
Elini taşın altına koyabilecek insanlara cesaret verdiler ve o isimlerin başında gelen Niyazi Bey de bu çağrıyı cevapsız bırakmadı.
Şu anda Gençlerbirliği camiası olarak bir “hatırlama” ve “hafıza tazeleme” döneminden geçiyoruz. 40 yıldır hafızamızdan silinmeye yüz tutan “biz bir camiayız, büyük ve köklü bir camiayız” gerçeğini hatırlamaya, camiamızı harekete geçirmeye çalışıyoruz.
Dibe doğru çaresizce süzüldüğümüzü düşündüğümüz bir dönemde hem camia olarak gösterdiğimiz sebat ve mücadele hem de böylesi dip bir durumda bile Niyazi Bey ve ekibi gibi bir yönetime sahip olabilmemiz, bu gerçeğin en güzel kanıtları.
Biz bir camiayız. Son dönemin GDO’lu kulüplerine benzemeyen, büyük, köklü ve cumhuriyetle yaşıt bir camiayız.
Her şeyden önce, bu gerçeği cebimize koyalım, bu mücadelemizi hatırlayalım ve hepimiz, önce kendimizi, sonra da tüm Gençlerbirliği camiasını tebrik edelim.
2021-2022 sezonundan hepimizin farklı beklentileri vardı. Dibi görmüş umutlarımız, kongre sonrası canlandı. Sahadaki oyun ve puan cetvelindeki konumu saatlerce konuşabiliriz ama Gençlerbirliği tarihinde yeni açılan bu dönemi konuşmak için çok yanlış bir başlangıç noktası olur.
Kulüp ve camia olarak içinde bulunduğumuz durum, tek maçlık, tek sezonluk ateşli ama kısır tartışmaların ötesinde olmalı.
- Dönüşen ülke futbolu ve ülke sporunda Gençlerbirliği için nasıl bir rol tahayyül ediyoruz?
- Kulübümüzün, şahıslara bağımlı olmadan, ilelebet kurumsal bir yönetime ve mevcudiyete sahip olması için atmamız gereken adımlar neler olmalı?
- Gençlerbirliği gibi kendine has ve sadece Ankara’da değil tüm Türkiye’de alıcısı olan bir kurum ve marka için başarılı bir kurumsal iletişim stratejisi için neler yapabiliriz?
- Ankara’nın cumhuriyetle yaşıt modern yüzü olarak, altyapımızı, kadın futbol takımımızı, salon sporlarındaki varlığımızı nasıl ilerletmeliyiz?
Geçtiğimiz sezon, başta yönetim olmak üzere tüm camia için, sevabıyla günahıyla bir ısınma dönemiydi. Kurumsallığı ve demokratik katılımcılığı artırmak için çok klas adımlar da gördük, ama öte yandan acemilikler de gördük. Şimdi, bu kulübü 2022-2025 yılları arasında, kulübün 100. yılını da kapsayacak şekilde yönetecek bir yönetim seçeceğiz. Bu dönemde, yukarıda sıraladığım sorular ve benzerlerinin camia olarak önceliğimiz olması gerektiğini düşünüyorum.
Buradan 100. Yılımıza girerken hem yönetime hem de camiaya birer çağrıda bulunmak istiyorum.
Sayın Başkanım, 100. Yılımızda tekrar süper lige dönecek bir sportif başarıyı göstermek tüm Gençlerbirliklileri mutlu edecektir. Ancak bu durumun üzerinizde bir baskı oluşturmasına ve olası bir kötü senaryoda kulübün sonraki sezonları için yük yaratacak kararlara lütfen izin vermeyin. 100. Yılımızda süper lige dönmek zorunda değiliz. Gençlerbirliği olarak varlığımız buna bağlı değil. Bir vizyon ve proje dahilinde, daha küçük ama sağlam adımlarla ilerlemek daha doğru olacaktır. Bu vizyon ve proje, bizi 100. Yılımızda süper lige çıkarırsa ne ala! Ancak biz yaşamaya, var olmaya, ilerlemeye, dönüşmeye ve gelişmeye odaklanmalıyız.
Öte yandan, Gençlerbirliği camiası olarak, önümüzdeki bu 3 senelik dönemde, yönetime desteğimizi hissettirmeliyiz ve hepimizi memnun edecek çıktıları mümkün kılacak pozitif bir atmosfere katkıda bulunmak zorundayız. Önceki yıllardan taşımaya devam ettiğimiz paranoya ve kaygılarımız var, evet. Ama eleştirilerimizin yıpratıcı ve yıkıcı olmamasına, yol gösterici olmasına dikkat etmeliyiz. Aksi durumda camiamızı zehirli bir gaz bulutuna hapsedeceğimizi ve bu gaz bulutunun içinde, var olmanın, olumlu çıktılar yaratmanın, Gençlerbirliği taraftarlığından keyif almanın mümkün olmayacağını unutmamalıyız.