Jailton'u kabullenmeye çalışırken

Jailton’la ilgili atışmalar üzerine, bu başlığı açmamız lazım gelmez mi?
Hem forum yaşasın…

Jailton’la ilgili kıymetli arkadaşlarımızın sahip çıkıcı ve övücü yorumları üzerine, pozisyonumu gözden geçirme gereği duydum. Çünkü neden? Çünkü biz, Uğursevmezler gibi ön yargılı değiliz!

Önce anti-Jailton tutumumun sebeplerini sıralayayım:

  • Elbette, Çin 2. liginde bile süre bulamamış bir oyuncu olarak, dünyanın parası verilerek gelmiş olması, aklımdan çıkmıyor.
  • Günümüzün futbol şartlarında, hele Türkiye süperliginin bedensel didişmenin öne çıktığı ortamında, takdir edersiniz, fiziği önemli bir handikaptır.
  • Antalya maçının son dakikalarında, Mali’yi çıldırtan hareketlerini ekleyin. Açıkça vakitten çalmaya dönük bir oyun sahneledi, bu işin suyunu çıkardı. Utanç verici bir manzaraydı, üstelik de rakip takımın coşmasına yaradı ve kalan az vakitte beraberlik gölünü buldular. Jailton, benzer mizansenleri arada bir yapıyor gördüğüm kadarıyla; kora kora mücadele havasında kendini rakibin ayağına atıyor, falan. Bunlar bana manasız ve sevimsiz görünüyor.
  • Bursa’daki kupa rövanş maçının 90+'larında kaleci Harun’un devre dışı kaldığı pozisyonda boştaki arkadaşına pas vermek yerine kör açıdan kaleye vurmaya kalkmasını da not ettik. Kötü işaret.

Ama dedim ya, biz Uğursevmezler gibi gözü gerçeklere kapalı, algı kapılarını kilitlemiş insanlar değiliz. Arkadaşlarımızın uyarıları üzerine, Jailton’da ne gibi hikmetler bulabilirim diye düşündüm, şunlar var:

  • Futbol her siklete, her cüsseye uygun, demokratik bir spordur. Uzunu da kısası da, irisi de minyonu da oynayabilir, tiridi çıkmış olan da göbeği sarkan da oynayabilir Eyvallah, Jailton futbolun bu hakikatinin bir sembolü hatta bizzat bir mesajıdır.
  • Dahası, elbette, yere yakın oyuncuların bazı özel avantajları olur, kabul ediyorum.
  • Jailton’un çizgi film karakterleri gibi çabuk sürat’lenebilme özelliği var. O sayede birden olay yerinde bitebiliyor. Kabul.
  • Şutu var, golü düşünüyor, o da kabul.

Ne diyeyim, bunları da düşünerek, benimsemeye çalışacağım. Madem takımıma gol kazandırıyor. Hem madem o kadar istiyorsunuz…

6 Beğeni

Eline sağlık Tanılcığım. Foruma bir kez daha hareket getiren bu mesajında Jailton’a karşı bir yumuşama görüyorum. Aynı yumuşama hisleri bende de var. :slight_smile:

Anti-Jailton bölümünde yazdığın sebeplerden dolayı Jailton’a ben de kızıyordum. Antalya maçında da çok kızmıştım. Biraz sahte oynadığını düşünüyordum. Ama “Jailton’un hikmetleri” bölümünde yazdıkların benim de Jailton’u kabullenmeme sebep oluyor. Sanırım golleri ve takım oyununa katkısı arttıkça onu kabullenme ve hatta sahip çıkma durumuna gelebileceğiz.

Kabul etmem gerekir ki bir aralar ben de Uğursevmezler korosunun bir mensubuydum. Ama seninle birlikte maç izleye izleye Uğur’a olan bakışım değişti Tanılcığım. Uğur Çiftçi başlığında belirttiğim gibi maç içinde yaptığı hatalar golle sonuçlanmadığı sürece sesimi çıkartmıyorum. Buna mukabil yaptığı bindirmeler ve ortalar golle sonuçlandığı takdirde ise en az senin kadar coşuyorum, seviniyorum. Yani ona kızmıyor aksine hataları için “olur böyle şeyler”, gole katkıları içinse “koçum benim” diyorum.

Gelelim Jailton’u kabullenmeye… Durum benim açımdan Uğur ile bire bir aynı olmamakla beraber neticede benimseme meselesi… Sanırım zamanla o da olacak. Ben futbolcunun hangi ülkeden ve hangi ligden ve kaça geldiğine bakmadan, onu, bize verdiği katkıya bakarak değerlendirmeye çalışıyorum. Örneğin Dejan Lekic’in bize maliyeti 2.6 milyon euro idi ve La Liga’dan gelmişti ama kendisinden bekleneni veremeyince para verip göndermek zorunda kalmıştık. Buna mukabil çok az maliyetle 1. Ligden gelen Vedat oynadığı maçlarda bence Lekic’den daha fazla katkı yaptı. Bu tür örnekler hemen her kulüpte ziyadesiyle vardır.

Jailton’a dönecek olursak, ne boyuna ne de maliyetine kafayı takmadan izlemeye çalışıyorum. Çareyi böyle buldum. Göztepe maçında iyi oynadı, 2 gol attı, topu hep ileri taşıdı falan filan. Ama biliyoruz ki her maç böyle olmayacak. Her oyuncu gibi onun da kötü günleri olacak, bizi çıldırtacak. İşte tam o anda Uğur öyle bir hareket yapacak ki, Maraton tribünü Uğur, Uğur diye inleyecek ve seninle göz göze geleceğiz.

4 Beğeni

Safların belli olması iyi oldu @tanilbora abi :grinning::sunglasses:
Jailton denilince aklıma yine Uğur geliyor.
Niye mi?
Serbest atıştan yediğimiz o efsane gol öncesi Jailton’u o selvi boyu ile kale direği tarafına yerleştiren yine Uğur idi.
:grinning:

Uğursevmezler olarak dimdik ayakta buradayız :muscle:

2 Beğeni

Jailton’un fiziği Türkiye için en büyük sorun. Şahsen “Türkiye’de stoper” diyince benim aklıma hala Servet Çetin tipinde oyuncular geliyor: Uzun boylu, kuvvetli fakat pek ağır.

Galatasaray’da Mancini’nin Sneijder’i on numaradan sol açığa çekmesi çok tartışılmıştı. Bana kalırsa bu çok büyük ve etkileyici bir hamleydi, mevkiisi gereği stoperlerin arasına zaman zaman girmek zorunda kalan Sneijder’i cüssesine uygun sol beklerin önüne koymak iyi fikirdi. Benzer bir şeyi Jailton için de düşünüyorum. Özat kendisini santraforda deniyor, olmuyor ama yine de ısrar ediyor. Jailton’un kanatlarda oynaması daha büyük katkı sağlar.

Süratlenebiliyor, eyvallah ama fizikli ve hamleli oyunculara karşı hiç mi hiç şansı yok. Ayrıca @tanilbora da demiş, kafa olarak maçın zor ve kritik anlarında takıma pek olumlu katkıda bulunmuyor.

Son olarak #ugurciftciyalnizdegildir :slight_smile:

2 Beğeni

Jailton konusunda ben de hala şüpheler taşıyorum. Balans ayarı olmayan, çok savruk ve her an yan çizip takım uyumunu bozacakmış gibi bir potansiyel taşıyor gibi. Tıpkı Rantie ve ayrılmaya yakınki El kabir gibi.

Ama Tanıl abinin de dediği gibi, şimdilik takıma faydası olduğu için keyfini çıkaralım. Göztepe maçındaki performansını her maça taşıması için adaklar tutalım :grinning:

2 Beğeni

Ah ah.
İşte görüyorsunuz, Dicle kıyısında kaybolan koyunun hesabı bile Uğur Çifti’den soruluyor!

Serkan’dı değil mi, Jailton’un boyuna nazaran olağanüstü kafaya zıplama kabiliyetinden söz eden? E zıplasaymış ya işte!

Uğur’u yedirtmeyiz.

3 Beğeni

bazı simge futbolcular vardır; kulübün kırılma noktalarını belirler. mesela tek başına takımın defansını ayakta tutan ve büyük bir sürprizle ilk yarıyı 4. tamamladığımız sezonun devre arasında 1 milyon euro gibi saçma sapan bir rakama trabzona satılan Risp bunlardan biridir. Rispin gidişinin ardından, 1 milyon euro için, kevgir gibi gol yiyerek dördüncülükten aşağılara süzülmüş hatta sonlara doğru kümede kalmayı garantilemiştik.

O hamle, İlhan Cavcav’ın sportif başarı için değil sadece günü kurtarmak için çalışacağını ve kulübe orta-uzun vadede hiçbir şey yapmayacağının kanıtıydı. 10 yıl geçti ve o günlerden çok daha kötü durumdayız!

Benim için Jailton’da bu simgelerden biri. Kulüpte futbolculara ödenen paralar hiçbir zaman açıklanmıyor ve yıllardır “biz cimri bir kulübüz futbolculara az veriyoruz” diye yarı gururla söylenerek bilinçli bir şekilde kafamıza çakılan bir söz var. Oysa kariyerinde hiçbir başarı olmayan Jailton’a ödenen paranın, net olarak, ortaya çıkmış olması kazın ayağının hiç de öyle olmadığının net bir kanıtı oldu. Böylece her sezon kulübe giren tüm paranın yok edilmesi yetmiyor gibi bir de kasadaki paranının tırtıklanmasından da asıl “sebebini” ortaya çıkarttı.

Bu kulüp uzun yıllardır o kadar kötü takımlar kuruyor ki, ne yazık ki, bir çoğumuz Jailton’un dripling atmasına bile tav olmuş durumda. Oysa son 2 sezondur sahada izlemek için beklediğimiz Rahmetullah’ı 30 dakika izlediğimiz Beşiktaş kupa maçında oyuncunun ayağına hakim oluşunu, oyunu yönlendirişini ve boşa kaçışlarını gördükten sonra Jailton’u tartışmanın inanın gram yararını göremiyorum. Çünkü Jailton gibi ortalama altı bir oyuncu yerine Rahmetullahın sahada olması gerektiğine ve Brezilyalıya ödenen paranın da alt yapıyı geliştirmek için harcanması gerektiğine inanıyorum…

4 Beğeni

Burada biribirinden hızla ayrılması gereken iki mevzu var. Jailton’un transfer ediliş biçimi ve Jailton’un futbolculuğu… İkisini ayrı ayrı değerlendirmezsek, laf kalabalığı arasında ağa takılmış balık gibi, bir yere varamadan çırpınıp dururuz. Jailton’u değerlendirirken Jailton’un transfer ediliş biçimini araya sokmak, bana göre suyu bulandırmaktan başka bir işe yaramıyor. Jailton’un transfer ediliş biçimini, Jailton’a verilen parayı tartışacaksak, “Kulübün Transfer Politikası” diye yeni bir başlık açmalı, yapılan yanlışları, Mali’nin sık sık gündeme getirdiği futbolcu maliyetlerini orada masaya yatırmalıyız. Dolayısıyla, ben burada, bu paraya daha iyisi olurdu fikrini dışarıda bırakarak (ki hala ne kadar para verildiğini bilmiyorum ve bu başlıkta gerçekten ilgilenmiyorum) sahadaki bütün oyuncular sanki aynı paraya oynuyormuş gibi değerlendirme yapacağım. Zaten biz sıradan futbol severler, küçük kapitalistlere dönüşmeden, paradan puldan bağımsız olarak oyuncu performansı değerlendirmeliyiz. (Fenerbahçelilerin bir zamanlar Guiza’nın kaçırdığı gollerden sonra “o kadar para alıyorsun, atacaksın golü” yaklaşımı size de sinir bozucu gelmiyor muydu?)

Gelelim Jailton’a… Ben bu ayrımda Jailtoncuyum… Jailtoncu olarak anılmaktan da son derece memnunum. Benim için bir futbolcunun tek değerlendirme kriteri olmaz. Şimdi madde madde "neden jailton?"un cevaplarını vereceğim.

  1. Benim için bir futbolcunun olmazsa olmaz özelliği, emekçiliğidir. Jailton, 1.50lik boyuyla, saha içinde en imkansız topları kovalayan, en yüksekten gelen toplara ulaşmaya çalışan, en iri rakiplere karşı göğüs göğüse çarpışmaktan kaçmayan bir oyuncu. inanmadınız mı, açın Göztepe maçında attığı ilk gole bakın. İki azman Göztepe’linin arasına nasıl korkusuzca daldığını, o girişkenliğinin golü nasıl getirdiğini göreceksiniz. Tabi ki fizik gücü olarak dezavantajı var, alın Gençlerbirliği kadrosunu önünüze, kadroda bulunan 30 oyuncunun da farklı dezavantajları – eksikleri olduğunu göreceksiniz. Zaten takım dediğimiz şey bu, birinin yapamadığını başka birisi iyi yapacak.

  2. Takım oyuncusu… Bu Brezilyalı milleti “futbolu İngilizler buldu ama oynamayı biz keşfettik” ukalalığıyla oyuna yaklaşırlar. Takım oyunu oynamayı reddedip, oyunu kendi bireysel şovlarına dönüştürmeye bayılırlar. Bir de bunların yerden bitme olanları, “verin topu bana golü atıp geleyim” özgüveni ile her aldığı topla 4-5 rakibin arasına dalmayı marifet sayıp, bu yolla sayısız top kaybederek, oynadıkları takım taraftarlarında kanserojen madde etkisi yaşatırlar. Jailton ilk geldiğinde tam böyle bir tip görüntüsü vermiş olsa da, zamanla gördük ki, komple bir takım oyuncusu… Tek pası seven, duvar olan, daha müsait bir arkadaşını görür görmez topu oraya aktarmaya çalışan temiz bir oyuncu. Geniş alan bulunca gittiğini biliyoruz zaten.

  3. Becerileri… Vedat’ın, Skuletic’in bile kafayla gol atmadığı ligde, bu 1.50lik yerden bitmenin kafayla gol attığını hatırlatmak isterim. ( Evet Tanıl Abi seni duyuyorum, “golün ortası uğur tarafından yapıldığı için…” sözlerin şu anda kendi ses tonunla kulaklarımda :slight_smile:) Kısa olduğu, çok kısa olduğu doğrudur ama futbol her fizik biçiminin kendisine göre avantajlarının ve dezavantajlarının olduğu bir oyun. Kısa olmasının sağladığı çabukluk, 19 Mayıs’ın kaygan zemininin azizliğine uğramadığı zamanlarda büyük bir avantaja dönüşüyor. Ya bir de bu kısalık mevzusu gerçekten Jailton konusunda çok abartılmadı mı, bu kadarı komik değil mi? Bir tribün insan Jailton’a bakıp, ilkokul bebelerinin arkadaşlarına “şişko, şişko” diye tempo tutması gibi, kısa olduğu için eleştiriyoruz. Kısa evet ama o kadar çabuk ki, rakibi 5 adım atana kadar 12 adım atıyor. İnanmayan saysın :wink: Bir de öldürücü koşularını yakından takip edin. Sivasspor maçı 1-0 olduktan sonra o kadar iyi koşular yaptı ki, o gün gerçekten hayran kaldım.

  4. takım arkadaşlarıyla ilişkisi… Çok net görülen bir şey, takımdaki herkesin çok ön yargıyla yaklaştığına eminim başlarda. Ancak o kadar sıcak bir adam ki, şu anda takım arkadaşları tarafından çok sevildiğine eminim. "Çirkinsin ama sempatiksin"in vücut bulmuş hali, allah vermemiş ama gereken her şeyi kendisi edinmiş.

şimdi antalya maçındaki olaya gelince: Mali’nin o sert muhalefetinin altında sanırım bu maçın etkisi yatıyor. Başlamadan önce belirtmem gerekir ki, o maçta Manu’nun cengaver gidişi takımdaki diğer arkadaşları tarafından karşılık bulmamışken, ta gerilerden onu takip eden ve sahnenin sonunda da bu takibini golle sonuçlandıran, yani o gün tek golümüzü atan Jailton’du… Yediğimiz golden önce yaptıkları hepimizi ifrit etti ama şunu da sormadan geçemiyorum, bu zamandan çalma işini bugüne kadar yapan bir tek Jailton muydu? Çok daha sevimsizlerini izlemedik mi? Hadi o zamandan çaldı da gereksiz yere elini açarak penaltıya sebebiyet veren Dialo’nun hiç suçu yok mu? Futbolcu gömmek tamam ama lütfen adaletten ayrılmayalım.

Bu arada Bursa maçında Harun’u geçtikten sonra vermediği pas beni de illet etmişti ama, turu atlamış olmamız sayesinde kimse mevzuya uyanmadı sanıyordum. Tanıl Abi pozisyonu kaçırmamış, kaçırmadığı gibi buraya da taşımış. :slight_smile: Gıcık olmak budur ama Jailton bunu yenecek, ben iş ahlakına, yeteneklerine ve çalışkanlığına inanıyorum.
Jailton’u seviniz, o kendi dezavantajları içinden çıkan bir kahraman :wink:

3 Beğeni

Serkan abi adamı o kadar güzel anlatmışsın ki bende kulübe gidip Jailton ile tanışma isteği uyandırdı :slight_smile: Bir insanı annesi bile bu kadar övmez :slight_smile: Bundan sonra ben de bir Jailtoncuyum. Bu yazdıklarınla adam tüm sempatimi kazandı :slight_smile:

3 Beğeni

Serkan, vallahi Capon usulü eğiliyorum, çok kuvvetli bir savunma.
Bilhassa 1. ve 2. maddeleri düşündüm ve beni ikna etti. En azından hakikat payını teslim ediyorum. (Zaten hakikatin yüzde yüzü kimde var?)

Sana iş teklif ediyorum: Lütfen Uğur’un savunmasını da üzerine alır mısın?
Görüyorsun, ben bu işi yapamıyorum, kimseyi ikna edemiyorum.

5 Beğeni

Arkasında Tanıl Bora gibi bir sahiplenen olduktan sonra Uğur’un hiçbir savunmaya ihtiyacı yok. Gördüğüm kadarıyla Uğur ve Ahmet Oğuz’u sahiplenen sayısı bir hayli arttı son zamanlarda… Biz jailton gibi itilmiş, bir kenarda kalmış garibanların yanındayız :slight_smile:

1 Beğeni

Halili’nin baro tarafından atanmış avukatı dedi ki: “Biz kimsesizlerin kimsesiyiz!”

Öyle değil mi Serkan? :slight_smile:

1 Beğeni

@Serkan_Gungordu @tanilbora
Gidişat hiç iyi değil.
Jailton, Uğur Çiftçi derken Özat’ a doğru gidiyoruz.
:grinning:
(Şu forumu hareketlendirmek için kendimi ateşe atıyorum :laughing:)

1 Beğeni

Aynen öyle Necdet Abi, Khalili tam da bahsettiğim gibi bir kimsesiz, ancak Jailton’dan farkı şu ki: Khalili’yi savunabileceğim bir şey bulamıyorum. "Söyleyin Khalili daha ne yapsın"dan öte bir argümanım yok :slight_smile:

1 Beğeni

Başka bir argümana gerek var mı Serkan? Söyleyin Halili daha ne yapsın?! :slight_smile:

Jailton’un talihsizliği, bu kulübe Özat tarafından, Özat döneminde gelmesi oldu. Transferindeki soru işaretleri boyundan fazlaydı. Antalya maçında sergilediği tiyatroda da bence kulübeden talimat almıştı. Yoksa bu ülkenin havasına, suyuna bu kadar çabuk alışması mümkün değil.
Belki de herhangi bir takımdan sessiz sedasız çıkıp gelseydi şu anda çoktan takımın maskotu olmuştu. İlk geldiğinde galiba kondisyon sorunu da vardı ancak artık 90 dakikayı çıkartabiliyor.

1 Beğeni

Bu sezon beklentiyle izlediğim ama bizi hayal kırıklığına uğratan Jailton, Eskişehirspor maçında oyunuyla olmasa da maç sonu hareketiyle gene gönlümü kazandı. Maç sonu bizim tribünün önünden koşa koşa Eskişehir tribünlerine gidip onların gönlünü alması tüm Eskişehirlilerin Jailton’u alkışlayıp önünde eğilmesi benim çok hoşuma gitmişti. O sırada Necati ile de konuştuk acaba Çin’den önce yolu Eskişehir’den geçti mi diye ama araştırınca öyle bir şey olmadığını gördük. Daha sonra Nefer’in alttaki videosunu gördüm twitterda. Klişe tabirle sahalarda görmek istediğimiz hareketler bunlar :slight_smile:

https://twitter.com/nefergrubu/status/1033799136376750080

1 Beğeni

Oynadığımız maçtan beri, Eskişehirspor’daki transfer yasağı gelişmelerini takip ediyorum. Bu videoyu da o zaman izlemiştim Galip. Sahalarımızda görmek istediğimiz güzel bir hareket yapmış Jailton.

1 Beğeni

Jailton, yeter artık!!! :skull_and_crossbones::confounded::tired_face:

(Not: Bu mesaj, Osmanlıspor-Gençlerbirliği maçında Jailton’un yine arkasından gelen rakiple sıcak temas sağlayıp kendini yere attığı sırada yazılmıştır.)