Mevzu Derin

5 yönetici bugün istifa etti. Artık daha da kritik bir döneme giriyoruz. Bakalım neler olacak?

Bu vesileyle bugün twitter’a yazdıklarımı buraya da kopyalıyorum:

Naylon üyecilik, menajerlerle bir olup yenen transfer rantları, kurumsallaşmayı sadece PR olarak anlamak, camianın çekirdeğini oluşturan taraftarların Özat-transfer eleştirilerine kulak tıkamak, üstüne eleştiri yapan taraftara dış mihrak muamelesi yapmak vs vs vs… Geç kaldınız sevgili yöneticiler. Ne yazık ki “çürütülmesine şahit olmak istemiyoruz” dediğiniz Gençlerbirliği’nin çürütülmesine bizzat ortak oldunuz. Ama her ne olursa camianın iyiliğine girişeceğiniz her adıma destek olurum. Sizi değil, kulübü sevdiğim için. Bu kulübün en büyük garantisi, kasada bittiği söylenen parası değil, camianın yüksek beşeri sermayesiydi. Bunu anlamadınız hiç. Anlasaydınız, taraftardan gelen eleştiriye “burası taraftar grubu değil” diye cevap vermez, camiadan gelen eleştirileri dikkate alırdınız.

6 Beğeni

Çok çalkantılı ve zor günlere gidiyoruz belki 94 yıllık kulübün birçok zor günü olmuştur ama 30 sene 40 sene önce yokluktan, maddi kaynaksızlıktan bazı sıkıntılar yaşadıysakta son yıllarda tesisleşme, alt yapılaşma ve iyi kötü orta sıralarda bitirerekte olsa bir kalıp içinde tabiri caizse “ne uzalarak ne kısalarak” bugünlere geldik. Yıllardır ulusal medyada yer alan “İlhan Cavcavsız bu takım tepetaklak olur mu” sorusu 9 ayda dallanıp budaklandı adeta. Erdem’in bahsettiği gibi naylon üyeler ile iş bilmez bir yönetimin ne taraftarı ne kulübün çevresindekileri dinlemeyip kulübü önce Ümit Özat’a ve onun saçma transferlerine emanet ederek bugünlere gelmesinin en büyük sebebidir. Sonumuz ne olacak hiç bilmiyorum tünelin ucundaki ışığın varlığından bi haberiz. Umarım en kısa zamanda tünelin ucu aydınlığa çıkar

1 Beğeni

94 yıllık tarihe sahip bu köklü çınarın her geçen gün içten içe çürütülmesine şahit olmak istemiyoruz.” demiş bu yöneticiler… Ha evet, biz çürüttük o çınarı, siz bizi durdurmaya çalıştınız ama olmadı di mi? Ortada bir çürüme olduğu doğrudur, ama bu çürüme süreci yeni bir olay değil, müsebbipleri de sizden başkası değil… Yıllardır camiadan gelen uyarılara kulak tıkayanlarla bugün “Kötü gidişata karşı yaptığımız her türlü itirazı duymak istemeyen yönetim” suçlamasını yöneltenler aşağı yukarı aynı kişiler… Hal böyle olunca aklıma neden bu kişiler ve neden şimdi soruları geliyor.
Neyse, du bakali şimdi neler olacak…

2 Beğeni

Bugün futboldan zelle kadar anlamayan annem bile bana sizin takım kapanıyor mu? Diye sordu. Düşünün şuan durumumuzu…

geçen yıl bu zamanlar…
şimdi çok geride kalmış eski forumumuzun bu topiğinde; kulübümüzün tarihsel gelişiminin, kulüp iktidarının - yönetim diyemiyorum. feodal yapıda yönetim ne ki? - zamansal düzenlemelerinin, iktidar etme becerisinin hızla değiştiği bir anda; kilit bir kırılma noktasında olduğunu bıkmadan, yılmadan, usanmadan ısrarla gündemde tutmuştuk… o günden bu yana çokda zaman geçmediği halde her şeyin ilacı olduğu kadar ilgisizliğin yokedicisi olan zaman bizim ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koydu.
ama bu arada vurdumduymazlığın, neme lazımcılığın kaçınılmaz sonucu tekerrür etti ve o dediklerimiz mazi oldu… yok oluyoruz… ümitlerimize ve hayallerimize elveda…

94 yıllık şanlı tarihe sahip kulübümüzün bütün başkanları gibi, rahmetli cavcavın kendisinin de kulübümüzün hizmete talip bir başkanı olduğunu unutması ve bizi meşakkatli dönemlerden başarıyla çıkarınca kendi hanedanının bir yatırımı; kendisinden sonra göreve gelen kulüp iktidarına devretmesi gereken başarılı bulunan kulüp yönetimini, bundan böyle kendi öz birikimi, kendi malı olarak görmesi bizi bu günlere getirdi… kulüp tarihimizde hiç olmadığı kadar ümitsiziz ve kırılganız.
hanedanda baba ölür bütün birikimini, malını erkek evlada bırakır. cavcav öldü bizi oğluna bıraktı. duayenin oğlunun da duayen olacağı ilkel kabile toplumlarının inanışlarındandır. zaten onlarda da yönetim iktidarı babadan oğula geçer… ama bu inanışın günümüzde kabul bulması, bırakın kabul bulmasını ana akım medyada yüksek sesle yer alması ümit kırıcıdır.
son 30 yılımız konsensüse ilgisiz, dış dünyaya kapalı, meşruiyet sorunlarıyla uğraşmakla geçti…
freni boşalmış 30 yılın hatalarıyla yüklü kamyon hızla yolun sonuna doğru ilerliyor. çöküş sürecimiz başladı ve hızla yol alıyor. yokuşun sonundaki kayaya bindirince de yok oluş ve ülke futbol sahnesinden siliniş sürecimiz başlayacak.

ama bişey daha demiştik o topikte: rahat olmamız için bi vesile… - bilindiği gibi biz hicranla ağlaşır, bi vesileyle söyleşirdik.- o da şuydu: rahat olun, krizler ve paradokslar fırsatlara dair anlardır…
bu gibi durumlarda ya kulüp iktidarının yönetişim usullerini tümüyle reddeden, onun imtiyaz kalelerine saldıran ve yerinden eden alternatif yönetim yapılanmaları ortaya çıkar; ya da her türlü yerelleşmiş imkan tavır alır, bu ortaya çıkan yeni yönetim yapılanması ile birlikte hareket eder veya direksiyona saldırır, varlığını ortaya koyar…

geldik bu güne…
hiç kolay olmayacak… rahat olun dedik ama işimiz yukarıda anlattığımız kadar da basit değil… bizden başka ülke spor kamuoyunun “duayen” bellediği, oynanmakta olan sezona isminin verildiği bir miras sezon ortamındayız. hanedan bütün bu kazanımlarından, kendi malı gibi gördüğü öz değerlerimizden kolay vaz geçer mi?. hiç okumadığı halde her şeyi max. 3dk.da çözen, aklı yok fikri var olan, muaviyenin dişi devesine erkek keçi, evet bu bir teke diyecek kadar coşkulu cahil hopbidi ve bir o kadar da kararlı bir güruh var karşımızda… peki bu ortamda nasıl olacak?. başarabilecekmiyiz? diye sorulduğunda cevap güçlü bir evet olacaktır…

beş yöneticinin istifası tabiki bir şeydir ama yeterli olabilir mi?. yerine yenilerinin koyulması kolay olacağı için henüz yeterli değil ama beş istifayı “bu daha başlangıç” haline getirebiliriz.
krizin kaynaklarının sisteme ilişkin olduğu fikri henüz camiada bile tartışılmamaya başlamamış olabilir ama bu bizim her zaman, her yerde, her koşulda ve her şartta mevcut kulüp iktidarının yönetişim usullerini tümüyle reddeden, “çağdaş kulüp yapılanmasını benimsemiş, kurumsallaşmayı ilke edinmiş, toplumcu, katılımcı, şeffaf, hesap verebilir, gelişime açık, ilerici, demokratik gerekirse birleşik bir muhalif kulüp iktidarının” varlığını ortaya çıkarmak, ortaya çıkmasını istemek veya her ortamda dile getirmekten geri durmamalıyız…

3 Beğeni

Yüksek gönüllü sevgili kardeşlerim.yukarıda yazılanları dikkatle okudum.
Sizlerle gurur duyuyorum aslan parçaları.
Erdem haklı.
En büyük sermayemiz sizsiniz, biziz, hepimiziz.
Renklerimizi sahiplenip bu zor günleri birlikte aşacağız
Hepinize kucak dolusu sevgiler.

1 Beğeni

tabi yine kabahatin teknik yönetimde olduğu, aslında başkanın bir dahi, takım kadrosunun da kıskanılacak bir yapıya sahip olduğundan hareketle teknik direktörümüz hesabı ödemeye davet edildi… yerine düşünülen ismin cristhof daum olduğu söyleniyor.
batıyoruz… ve kurtulmamız için yaptığımız bilinçsiz hamleler, çırpınmalar bizi sonumuza doğru daha hızlı bir biçimde sürüklüyor ve kimsenin yapabileceği bir şey yok…
tek adamlığın, duayen düşkünlerinin, az akla bile tapacak kadar aklı olanların bizi getirdiği nokta bu…

diyalektik denen bişey var…
başkan oğul cavcav kulüp yönetimine ne kadar uzak, konsensüse ne kadar ilgisiz olursa olsun 6 ayda böyle bir yapılanmayı çökertebilmesi mümkün mü?. avrupayı kıskandıracak kulüp yapılanmasının bir kaç sezonda yıkılması, yok olması kadar saçma bir şey olabilir mi?.
bizim bu noktaya geleceğimizi tam 15 yıldır söylemiyormuyuz?. bir avrupa kulübü yapılanmasını sağlamış, avrupayı hedefleyen kulüp görüntüsü sergilerken, avrupai yönetilmesi gerekmiyormuydu?. kabuklarını zorlayan kulübün işportacı kafasıyla yönetilmeye çalışılmasının, bize çok zaman ve çok para kaybettireceğini defalarca söylemediler mi?.
bizi o noktaya getiren sn. ilhan cavcavın o küçücük adımı atamamasıyla, bizi kurumsal yapıya kavuşturacak adımı atamamasıyla bu defa bu noktaya getireceği 15 yıl öncesinden söylenmedi mi?.
parası olan “zengin kulüp” bazılarının menejer dediği futbol simsarlarının oyun alanı olmadı mı?. her şey kabak çiçeği gibi ortada iken, hala kendini duayen sanan baba cavcav aslında çok değişik bir şey oluyormuş gibi: “menecerler beni bile(!) öptüler” demedi mi?. zaten öpeceklerdi… tek adam, tek akıl, tek göz öpülmeye ve dürtülmeye açıktır… ki; bizim kulüp yapılanması mali gücü mevcudiyeti ile menecer kargalarının üşüşmesine çok da müsaitti… neden başka kulüplerde bu kadar çöküntüye yol açmadığını düşünmeliyiz… adamların neyi var ki; neresi çökecek?.
birde şunu düşünmeliyiz: alt yapıda tam bir ordu besleyen, inanılmaz başarılı bir alt yapıya sahip bir kulübün neden bu girdaba düştüğünü düşünmeliyiz…

bütün ülkede hüküm süren, ülkemiz futbolunu kemiren “hurda alımı” böyle bir alt yapıya sahip kulübümüzü nasıl oluyorda etkisi altına alıyor anlamak mümkün değil…

yıllar önceydi…
az gelişmiş, haliyle az kafalı yöneticilerimiz özelleştirme yapmaya kalkmıştı… bismillah diyerek belediyelerin ulaştırma hizmetine ihtirasla saldırdılar… özel halk otobüsleri gündemimize geldi… tabii yine her şeyin güzel olacağı, yollarda kimsenin beklemeyeceği, erken gelenin değil de, herkesin oturarak seyahat edeceği safsatalarıyla… her kese bir ev, bir araba, her mahalleden bir milyoner vs. vb. vd. vg. vz…

kanun çıktı… nasıl çıkmayacaktı ki?. yukarıdaki meseleden dolayı alt yapısı düşünülmeden, mesnetsiz, dayanaksız…
ama bu defa plaka almaya hak kazanan girişimcilerimiz otobüs alamayacakları, ülkede üretilen sıfır otobüslerin çok pahalı olduğu, beş beş kazanıpta, bunu ödemelerinin mümkün olmadığı, çoluk çocuklarının aç olduğu gibi söylemlerle kapıya dayandılar…
şöfer aklıyla hareket eden dahi yöneticilerimiz, kendilerine dayatılan bu kazıktan kurtulmanın yolunu başka bir kazık yemekten geçtiğini buldular… avrupadan ikinci el “hurda” otobüs alımında gümrük indirimi geldi…
kısa tutakım: her şey planlandığı gibi oldu… avrupa yollarında bile yürüyemeyen “leş” ler, ülkemizi doldurdu…
fare yine aynı yolu izleyerek yine aynı peynire ulaştı ama ne gariptir ki yine bu yolu kendi buldu sandı…

yabancı sayısının serbest bırakılmasının bu anlatılan hikayeden ne farkı var?..
yerli futbolcu bonservisinin çok pahalı olduğu gerekçesi ile onlardan daha pahalı bonservise sahip avrupada sorun olan yabancı futbolcuların hurdalığı haline gelmedik mi?.
yaş ortalaması ve futbol kalitesi bakımından en kötü lige sahip değilmiyiz?. insanın aklı mafsalı almıyor… işte dimağın durduğu yer. diğerlerini anlarım da; bizim gibi imkanlara sahip bir kulüp bu girdaba nasıl düşebiliyor. herkes “hurda alımı” yapıyor diye biz neden hurda alıyoruz?.
şu aldığımız pardon bize kakalanan futbolcu bozuntularına bakın…
hangisi hacettepe de oynayabilir?.

şimdi ben bu karamsar tabloyu çizerken, mesut bakkalın gönderildiği, daum’un getireleceği haberleri vardı.
ümit özatın geri getirildiği rezaletinden sonra yukarıdaki tablo karamsarlığını 10’la çarpın… neresi çıkarsa gideceğimiz yer orası…

Rüyamda görsem heralde yok artık der geçerdim bu nasıl bir komiklik nasıl bi rezalettir ya
Arkadaslar bunlar resmen bizimle dalga geçiyorlar gerekirse toplanıp tesislere gidilmeli bunların napmak istedikleri derhal sorulmalı

Kişiliğime tam tezat bir durun ama
Keşke bu kadar aklı başında halim selim taraftar olmasaydık diye geçiyor içimden…
Cavcav Özat ı da alıp gitmeli.

1 Beğeni

tek tesellim küme düşünce ve kasadaki para bitince bu şeref yoksunlarının hepsinin gidecek olması. Sonra bu işi toparlamak biz gençlerbirliği emekçilerine düşecek. işte o zaman, her bokluk çoktan ayyuka çıkmışken, çıkar ilişkileriyle özat ve murat cavcav’a söz söyletmeyenlerin suratına tüküreceğiz. hep söylüyorum, yine söyleyeceğim. biz tepedeki akbabaları ve etraftaki yalakaları çıkarınca, beşeri kapasitesi çok yüksek, kökleri sağlam bir camiayız. küme düştükten sonra sportif olarak nasıl bir yol izleriz bilemem ama kaybettiğimiz itibarımızı geri kazanmak ve her şeye yeniden başlamak bizlerin altından kalkabileceği bir iş. enseyi karartmayalım.

bizden fersah fersah uzakta olduğunu zannederek 5 haziran 2017’de bu topikte ülke futbolunun içinde bulunduğu kaosa bakıp şunları söylemişiz:

eski topikten alıntı: " sistem çalışmaya başladı da; anlaşıldığı üzere canımız kadar çok sevdiğimiz, her şeyin üstünde tuttuğumuz kulüplerimiz artık bizim biricik sevgililerimiz değil… parayı başkasından alıp, bizim yanımıza uzanmasını beklemek en basit tabiriyle hayalcilik olur… o kadar uzaklaştılarki bizden, artık onların sırtında taşıdıkları kulübümüzn forması ama numaraları kendi numaraları… yani bu gün burada, yarın başka bir yerde olacak olan serbest meslek erbapları…
eskiden sırtındaki forma, takımın numarasıyla sabit ve tekdi… o formayı o pazar giyebilmek için takım içi kıyasıya, gizliden gizliye bir mücadele vardı…

sayımız azdı. bazen sevgilimize kızar yanlışa sürüklenip küfür ederdik(!) sahadan duyulduğunu bilirdik. oyuncular değil küfrün geldiği yere bakmak, sanki bize gelmesin diye sırtını döner, küçülür, yere bakardı… çünkü biz velinimettik. velinimetin her zaman haklı olduğu öğretilmişti onlara…
şimdi gene küfür ediyoruz(!) oyuncuda dönüp bize küfür ediyor… çünkü parayı başka yerden alıyor… bize ihtiyacı kalmadı artık… onlar edindikleri nispetsiz kărların tadını çıkarıp, lüks konutlarına, pahalı arabalarına ve konforlu yaşantılarına daldılar…
bize tek tek ihtiyacı kalmadı desek daha doğru olacak… çünkü kafeste çok daha büyük ve her geçen günde büyüttükleri bir sürü var…"
klavyemden yel alaydı da yazmaz olaydım. ne yazdıysak başımıza gelmedi mi zaten?.

kapitalistin kanunu orman kanunudur… yoktur yani… yaşamak için herşey mübahtır… dini imanı para olanın önünde hangi gücün durabileceği mümkündür ki zaten…
orman adamı bulabileceği, sığıntı olarak kalabileceği yegane mağarayı savunuyor… gene en temel iç güdüleriyle, aç kalmamak için bütün değerleri ayaklar altına alarak, gene yaklaşana saldırarak…

hiç bir yerde iş bulamamış, bulamayacak olan mağara özat, bulduğu yağlı kapının önünde tek engel bizi görüyor… dellenmiş bir halde taraftara saldırıyor… hemde sitemizin en eski sakinlerinden, kurucu üyelerimizden, kardeşimiz mehmet soylunun yanında oğlu olduğu halde… gözünü kan bürümüş ve hocalığını idame ettirebilmek için her şeyi yapabilecek gaflette…

bu kulüp kimin?..
bunu bu orman adamının idrak edebilmesi mümkün mü?. çizdik profilini işte… bu profildeki organizmadan bunu bekleyen olduğunu sanmıyorum… ama bir kişi var…
onu hoca sanan, yaptığı büyük yanlıştan dönen(!) onu geri kazanan, ondan medet uman varis cavcav var…
var da; o da öğrenecek bu kulübün babasının malı olmadığını…

başkalarını bekleyen tehlike diyerek dikkat çektiğimiz felaketin tam göbeğine bizi sürükleyen 40 yıldır kupası olmayan duayenin varisi cavcav görecek bu kulübün kimin olduğunu…

1 Beğeni

mesele sandığımızdan daha derin… ve kabul edilemez boyutta…
hocanın tutarsız demeçlerini hatırlarsınız. zaman zaman bizde anlam verememiş ve yeri geldikçe, konusu açıldıkça endişe ile bahsetmiştik. çünkü amaç ne idi: eldeki olanakları optimum değerlendirip, oluşturulan kadrolar ile mücadelenin içinde yer almak…

bir gün çıkıp takım kadrosu çok iyi, kulübe yarar sağlayacaksa oyuncumuzun satılmasına hayır diyemem deyip, çok değil 15 gün sonra “bu kadroyla bu kadar” demek???..
taraftara ve çocuğuna karaktersizce saldırıp, ertesi gün “kulüpler taraftarın çocuğu gibidir onlar bize kızmaz” diyen???..
bizler bu sene hiç olmadığı kadar küme düşmenin eşiğindeyiz dedikçe, geçen sene 8. olduğumuz için beklentiler yüksek???.. deyen…
ikinci yarı takımın başında kalmayı garantilemiş olması bir yana, bir de; ligin sonunda 40’mı, 43 puan mı bir türlü karar veremeyen ama o üç puanlık farka hapsolan hoca bizi bu kadar da aptal sanmıyorsaaaa…

çok ciddi psikolojik sorunlar yaşıyor demektir. ki; insan aklıyla bu kadar dalga geçmenin başka bir izahı olamaz… en azından teşhis için bir kliniğe başvurmalı, uygulanacak tedavi ve sonrası için yol haritamızı belirlemeliyiz… artık bu kepazeligde “komik takım” olarak anılmaya başlayacağız…

yıllar önce memleketin bunca sorunundan hiçbirine değinmemiş, başka mecralara garkolmuşken, gazete kağıdına zam yaptığında tugut özalı hedef alan “sayın başbakan” isimli, içinde bir tek küfür etmediği yazıyı kaleme alan sedat simavi’nin o yazıda dikkat çektiği bir şey aklıma geldi: bu ameliyatı geçirenlerin tümüne yakını aynen bu şekilde tanımlanabilecek davranış bozukluklarını gösterebilirmiş… umarım değildir ama görüntü tamamı tamamına yukarıdaki gibi… adımızın, armamızın, takımımızın selameti için hocanın psikolojik yardım almasını ve sonuçlarına göre hareket edilmesini elzem buluyorum…

Nereye yazcamı bilemedim ama mevzu hakkaten derin.
Dün akşam trtsporda sör ümit özatson konuktu bi ton senaryo yazdı çizdi yine ama tek bir nokta dikkatimi çekti takımın bu sene ligi nerde bitireceğine taraftar karar verecektir dedi

1 Beğeni

sevgili selçukunda kafası karışık. olan bitenlere bir anlam veremiyor.
hemen her konuda herşeyi söyleyen, bir gün önce dediğini bir gün sonra yalanlayan söylemler ve tavırlar sergileyen hocamızın ne gibi bir ruh hali içinde olduğunu ancak yukarıda anlattığımız gibi yorumlayabildik… bundan sonrası insan davranışları bilim dalına girer… bizi aştı…
ama şurası bir gerçek ki; çok acil tıbbi destek alması gerekiyor… başka türlü, bir aptalın insan aklıyla dalga geçmesinin mantıklı bir açıklaması olamaz…

sn. murat cavcav’ın da, her biri birbirinden daha değerli spor kamuoyu mensuplarının hemfikir olduğu gibi, kulübü babasının malı zannettiği aşikar… öyle olmasa daha önce kovduğu hint kumaşını niye geri alsın ki?. rahmetli babası da, cem onuk kabusunu kovup geri almamışmıydı?. mezarına gelmesini yasakladığı halde… üstelik…

olanlara akıl erdiremiyoruz ama bu arada başka bir şey oluyor… armut dibine düşüyor ve hanedanın yarım kalan projesi tamamlanıyor…
cavcav hanedanı bizi aldığı yere bırakıyor… o zamanki 2. ligden almışlardı; 40 yıl eğlendikten sonra gene 2. lige bırakıyorlar… da; düşecek olan kulüp bizim…
hanedanın eğlencesi gibi görülmesi kimi ilgilendiriyor… bu kadar zaman ve bu kadar para kaybettiğimiz yeter… bizde çağdaş, kurumsal, demokratik, katılımcı bir yönetim tarzıyla, kaybedilen bu koskoca 40 yılın sonunda mücadeleye kaldığımız yerden devam etmeliyiz…

adının söyelnmesi zor olan ama yakında bütün avrupanın heceleye heceleye öğreneceği takımımızda alınması gereken kararlara bakarmısınız?. boyun eğip yaşamımızı sürdürelim mi; yada atalım mı kendimizi denize?..

bizi bir duayen bu hale getirdi…

2 Beğeni

Geçen sene antalyaya giderken basamak atladım diyen bir oyuncuyu tekrar getirmek ancak böyle bir yönetimin başarısı olabilir.
Ayrıca kanatlarda manu jailton ahmet İlhan hatta serdar özkan varken gerek varmıydı acil bir On Numara ve iyi bi forvet lazımken.
Neyse sör ümit özatson her zamanki gibi vardır bi bildiği

İkinci yarı için kombine çıktımı bilgi veren olursa sevinirim

Henüz çıkmadı.

ülkenin sportif alanda hizmet veren kurumlarının şartlarıyla karşılaştırıldığında; kıyaslanmayacak derecede imkanlara sahip olan güzide kulübümüz bu güne kadar hiç olmadığı kadar çaresizliğe gömülmüş durumda… insanımızı saran çağımızın vebası, dezenformasyonla spekülasyon hiç de olmaması gereken bir mecrada taraftarlara dayatılıyor. ki; taraftarlar uzunca sayılabilecek zamanlarda bu sürecin içindedirler ve gönüllü takipçileridirler… bu tip spekülasyonlar ve pompalamalar onlara sökmez. fakat buna rağmen bu özverili, camiada olan bitene iştahlı ve takipçi insanlara bu şekilde yaklaşmak, işaret ettiğimiz sürecin sonuna yaklaşıldığı, artık insanlara sunacak yalanlardan ve spekülasyonlardan başka bir şey kalmadığının açıkça gözler önüne serildiğinin resmidir.

eldeki imkanlara bakıldığında ve diğer kulüplerin imkanlarıyla yada imkansızlıklarıyla karşılaştırıldığında son sezonların tümünde şampiyonluğa oynaması gereken tek takım olmasına hem fikir olduğumuz kulübümüzün, aklımızla alay edilerek kümede kalması sevinç vesilesi olarak bizlere sunuluyor… son on yılımız kümede kalma mücadelesi, hatta mücadeleden vaz geçtik diğerlerinin daha aptal olmasıyla kümede kalmış olmamıza odaklanmakla geçti. kulübümüzün hedefi hiç hak etmediği bir biçimde ne şekilde olursa olsun kümede kalmak oldu… nefret ettiğimizden dolayı alaya aldığımız “şampiyonluk için her şey mubahtır” sözü bize “kümede kalmak için her şeye razıyız” olarak döndü.
adı güzel kendi güzel kulübümüzü gençlerbirliği yapan değerleriyle bağdaşmayacak insanlara teslim edildi.

bize göre ülkede tek sorunsuz kulüp olan güzide kulübümüzün, içine düşürüldüğü yüz kızartıcı durumdan utanç duyulmasını beklerken yine, yeni, yeniden, kümede kalmak bize bir başarı öyküsü olarak sunuluyor… bununla da yetinilmiyor küme düşsek bile hindistandan getirdiğimiz, piyasada bulamayacağımız çok değerli bir kumaş muamelesi yapılan teknik direktörümüzle birlikte düşeceğimiz gibi dünyanın en absürb hikayesinden bir kahramanlık hikayesi çıkarılıyor…
50 yıla yelken açmış gibi görülen bir sürede insanlara hiç bir şey verememiş bu sülalenin artık taraftara yalanlardan ve arabesk kahramanlık hikayelerinden başka sunacağı hiçbir şey kalmadı…

cumhuriyetle yaşıt olmak kelimesini sık sık kullanırız ama hiç bahsetmemişizdir…
cumhuriyetle yaşıt olmak demek onu kuranların; devrin asi ruhuyla, tamda anın bütün özelliklerini taşıyan, başkaldıran, direnen, yurtseverlerin coşkulu devrimci ruhuyla kurmuş olmasıdır…
kuruluşumuzdan beri takibeden süreç içerisinde yönetim görevlerini üstlenmiş birbirinden değerli kulüp iktidarlarımızın yönetişim şekillerine ve yönetim biçimlerine baktığımızda bu asaleti, boyun eğmeyen dik duruşumuzu, mücadeleci tavır koymayı açıkça görebiliyoruz… yüzüncü yılımıza az bişey kalmış şu yıllarımızda ise bu asil ruhtan geriye hiç bir şeyin kalmadığını, kulübün gerçek sahibi olması gereken ve her koşulda desteğe gelen taraftarların, baş belası olarak görüldüğü bir devre girmiş olduğumuzu izliyoruz…
tarihinden aldığı asil duruşa sahip, gözde kulübümüz uzunca bir süreç içinde çırpındığı ve avuçları içinde can çekiştiği cavcav sülalesinin oyuncağı ve eğlence yatırımı gibi görülmeye başlamıştır ki; kahredici olan budur…

kulüp yönetimimizin başkanı, spor kamuoyumuz gibi, tüm camiayı babasının malı gibi görebilir ama;
“kazanıpta gelirsen haklısındır” anlayışına bile sığmayan, çünkü 40 yılı aşan bir süreçte kazandığı hiç bir şey olmayan cavcav hanedanının daha fazla şanlı tarihe sahip kulübümüzün iktidarında bulunması kulübümüzün şansızlığımıdır?.

3 Beğeni

Bu sefer bizim yönetimimizden ve teknik direktörümüzden daha aptal birilerini bulamadık ve düştük.

2 Beğeni