geçen yıl bu zamanlar…
şimdi çok geride kalmış eski forumumuzun bu topiğinde; kulübümüzün tarihsel gelişiminin, kulüp iktidarının - yönetim diyemiyorum. feodal yapıda yönetim ne ki? - zamansal düzenlemelerinin, iktidar etme becerisinin hızla değiştiği bir anda; kilit bir kırılma noktasında olduğunu bıkmadan, yılmadan, usanmadan ısrarla gündemde tutmuştuk… o günden bu yana çokda zaman geçmediği halde her şeyin ilacı olduğu kadar ilgisizliğin yokedicisi olan zaman bizim ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koydu.
ama bu arada vurdumduymazlığın, neme lazımcılığın kaçınılmaz sonucu tekerrür etti ve o dediklerimiz mazi oldu… yok oluyoruz… ümitlerimize ve hayallerimize elveda…
94 yıllık şanlı tarihe sahip kulübümüzün bütün başkanları gibi, rahmetli cavcavın kendisinin de kulübümüzün hizmete talip bir başkanı olduğunu unutması ve bizi meşakkatli dönemlerden başarıyla çıkarınca kendi hanedanının bir yatırımı; kendisinden sonra göreve gelen kulüp iktidarına devretmesi gereken başarılı bulunan kulüp yönetimini, bundan böyle kendi öz birikimi, kendi malı olarak görmesi bizi bu günlere getirdi… kulüp tarihimizde hiç olmadığı kadar ümitsiziz ve kırılganız.
hanedanda baba ölür bütün birikimini, malını erkek evlada bırakır. cavcav öldü bizi oğluna bıraktı. duayenin oğlunun da duayen olacağı ilkel kabile toplumlarının inanışlarındandır. zaten onlarda da yönetim iktidarı babadan oğula geçer… ama bu inanışın günümüzde kabul bulması, bırakın kabul bulmasını ana akım medyada yüksek sesle yer alması ümit kırıcıdır.
son 30 yılımız konsensüse ilgisiz, dış dünyaya kapalı, meşruiyet sorunlarıyla uğraşmakla geçti…
freni boşalmış 30 yılın hatalarıyla yüklü kamyon hızla yolun sonuna doğru ilerliyor. çöküş sürecimiz başladı ve hızla yol alıyor. yokuşun sonundaki kayaya bindirince de yok oluş ve ülke futbol sahnesinden siliniş sürecimiz başlayacak.
ama bişey daha demiştik o topikte: rahat olmamız için bi vesile… - bilindiği gibi biz hicranla ağlaşır, bi vesileyle söyleşirdik.- o da şuydu: rahat olun, krizler ve paradokslar fırsatlara dair anlardır…
bu gibi durumlarda ya kulüp iktidarının yönetişim usullerini tümüyle reddeden, onun imtiyaz kalelerine saldıran ve yerinden eden alternatif yönetim yapılanmaları ortaya çıkar; ya da her türlü yerelleşmiş imkan tavır alır, bu ortaya çıkan yeni yönetim yapılanması ile birlikte hareket eder veya direksiyona saldırır, varlığını ortaya koyar…
geldik bu güne…
hiç kolay olmayacak… rahat olun dedik ama işimiz yukarıda anlattığımız kadar da basit değil… bizden başka ülke spor kamuoyunun “duayen” bellediği, oynanmakta olan sezona isminin verildiği bir miras sezon ortamındayız. hanedan bütün bu kazanımlarından, kendi malı gibi gördüğü öz değerlerimizden kolay vaz geçer mi?. hiç okumadığı halde her şeyi max. 3dk.da çözen, aklı yok fikri var olan, muaviyenin dişi devesine erkek keçi, evet bu bir teke diyecek kadar coşkulu cahil hopbidi ve bir o kadar da kararlı bir güruh var karşımızda… peki bu ortamda nasıl olacak?. başarabilecekmiyiz? diye sorulduğunda cevap güçlü bir evet olacaktır…
beş yöneticinin istifası tabiki bir şeydir ama yeterli olabilir mi?. yerine yenilerinin koyulması kolay olacağı için henüz yeterli değil ama beş istifayı “bu daha başlangıç” haline getirebiliriz.
krizin kaynaklarının sisteme ilişkin olduğu fikri henüz camiada bile tartışılmamaya başlamamış olabilir ama bu bizim her zaman, her yerde, her koşulda ve her şartta mevcut kulüp iktidarının yönetişim usullerini tümüyle reddeden, “çağdaş kulüp yapılanmasını benimsemiş, kurumsallaşmayı ilke edinmiş, toplumcu, katılımcı, şeffaf, hesap verebilir, gelişime açık, ilerici, demokratik gerekirse birleşik bir muhalif kulüp iktidarının” varlığını ortaya çıkarmak, ortaya çıkmasını istemek veya her ortamda dile getirmekten geri durmamalıyız…