ortam iyice dallas’a dönecek belli. şunu şimdiden peşinen belirteyim, kesinlikle kaos çıkmaması gerekmektedir. kaos istenmeyen olayların besin kaynağı, istenmeyen kişilerin aradığı ortamdır. kaos’un yaratacağı boşlukların nelerle doldurulacağı, karmaşanın hem camia hem kulübü nerelere sürükleyeceği belli değildir. belli değil derken bu olasılıklar içinde iyi yere filan gitme ihtimali yok, kötü yerlerden nerelere sürükleyeceği belli değil. ayrıca bu durumdan çıkmak için alınabilecek aksiyonları alamayacağımız, yapılması gerekenleri yapamayacağımız bir gerçeğin içine düşeceğiz. kaos’un bizi hiçbir yere götürmeyeceği gibi herkesi bütün bu suçlara -ve hatta oluşacak suçlara- kıyısından da olsa ortasından da olsa ortak edecektir.
sezonun başındayız, olan olmuş, olacakların da nasıl olacağını camia ve yönetimin tutumları/aksiyonları belirleyecektir. yıllardan beri olmaması için kafa patlattığımız, fikir yürüttüğümüz, yüksek sesle dillendirmeye çalıştığımız “kulüp içinden çıkılamaz bir borca girer ve sahne kapanır” olasılığı gene tekrar yeniden tanımışlığın, maruz kalmamın etkisiyle artık kokusunu duyduğumuz içinde yaşadığımız zihnimizin hep bir köşesinde dönen bir tablo gibi önümüzde duruyor. işte yukarda değindiğim gibi camia ve yönetimin tutum/aksiyonu ya bu tabloya imza çakacak, daha sonra bize edebiyatını yapmak, anılarını anlatmak kalacak ya da bir iki sene sonra tekrar önümüze çıkmak üzere bir kez daha ötelenecek. (ebediyen bu tablodan kurtulur muyuz, bilmiyorum) bu yaşadıklarımız artık kulüp açısından yapısal bir döngüye camia açısından da döngüsel bir travmaya dönüştü.
bu tramvatik kısır döngü gençlerbirlikli kimliklilerin kurtulmaya çalıştığı bir parçası haline geldi. yani öyleki bir gençlerbirlikli bu tabloyla o kadar çok haşır neşir olmuştur ki, o tabloyu ufak bir dokunuşla nasıl iç açıcı hale getirebileceğini, iki üç dokunuşla nasıl bir şaheser yaratabileceğini ve hatta bir dokunuşla o tabloda her şeyi nasıl birbirine katabileceğini bilir. dediğim gibi bu gerçeklik ya da tablo gençlerbirliklilerin kimliklerinin bir parçasıdır. içinde bulunduğumuz bu zaman içerisinde tam da bugün hatta şu saate bu tablo’nun nasıl gözüktüğü üç aşağı beş yukarı bellidir. hemen şimdi bu tablo’nun önüne gençlerbirlikli 10 kişi getirin -durumu da çok vahim olarak niteleyelim- o tabloyu bir şekilde bir yolunu bularak kotarabilirler. en azından doğru olanı yapmaya çalışırlar.
peki sorun nedir. bir camia olduğumuz, bir camia içinde olduğumuzu, bir camia gibi hareket etmek zorunda olduğumuzu bilmiyor gibi ya da hesaba katmadan hareket ediyoruz. sadece bu değil, yönetimsel olarak durum tespiti yapıyoruz ancak camia olarak bir durum tespiti yapmıyoruz. camia’nın böyle ya da söyle bir durumda nasıl hareket etmesi gerektiği, nasıl bir aksiyon alması gerektiği, ne yapması ne yapmaması gerektiği konusunda kimsenin bir fikri yok.(varsa da ayrı ayrıdır) işin gerçeği ve acısı da kulübün içinde bulunduğu durumlardaki ‘camia payı’ her zaman yadsınmıştır.
gelelim konuya. yönetimde neler olduğunu ben de herkes kadar biliyorum. yönetime yakın olanlar ya da yönetimdekiler doğal olarak benden daha çok şey biliyorlardır. ortada milyar tl’lik bütçe olduğu söyleniyor ki bunun doğruluğu ortadadır. gelir-gider dengesindeki büyük açıklardan, yönetim içinde klikleşmelerden, özellikle başkan osman sungur’un ne yaptığını tam olarak bilmemesinden söz ediliyor. seçkin topçu ile başlayan gençlerbirliklilerin -iddaa’ya göre- tasfiyesi ya da küstürülmesiyle ilerleyen bir süreç var. peki osman sungur ortada bir yanlışın olduğunu göremiyor mu? yoksa güç zehirlenmesine mi uğradı? camiadaki hemen hemen herkesin bildiği, sevdiği ve saydığı en önemlisi de güvendiği bir isim olan ali ekber düzgün’ün istifa sürecinde de işler ters gittiğini anlamadı? çevresindeki insanların yöneticilik vasfı dışında futbol ile pek alakası olamayacağını, eşim/dostum akrabam futboldan anlıyor, şu topçu da iyiymiş muhabbetlerinin 30 senedir kulüplerde döndüğünü ve bu muhabettlerin/işlerin kulüpleri batırdığını, yönetici kısmının sahaya ve teknik işlere çok fazla karışamayacağını, kurumsallığın ne demek olduğunu bilen birisi bilmiyor mu. ya da teknik ekibin geçici olduğunu, teknik ekip ya da teknik ekip ile irtibatlı kişilerden mevcut ya da mevcut olmayan oyuncu raporu, maç raporu/analizi’nin manipülatif olabileceğini (bu işin doğası gereğidir) hatta iyi bir analiz önüne konsa bile kendisinin güvenebileceği sportif direktörün analizinin daha tutarlı, kurumsal olacağını bilmiyor mu ya da tahmin etmiyor mu ya da böyle bir mantık gütmüyor mu. yapılacak transferlerin sportif direktöre bırakılması gerektiğini, teknik ekibin belki ama belki çok çok az bir söz hakkı olabileceğini, yöneticilerin bırakın transfere karışmasını sözünü etmesini hatta transfer şakasını yapılmalarının bile ayıp ve saygısızlık kabul edileceğini kurumsallaşmanın ne demek olduğunu bilen bir kurumsal kimliği olan bir yönetici, bir başkan bilmiyor mu? ya güç zehirlenemsi içinde, ya kandırılıyor ya da bu işleri bilerek öyle yapmak istiyor. bu üçünden hangisi olduğunu şimdi bilemesekte zaman bize bunu gösterecektir.
olan olmuş artık. sezonun başındayız. camia’nın mevcut durumda kaos yaratılarak içerde ne olduğunu bilmediğimiz bu garip 'yapı’nın daha da fazla işleri berbat etmesine, daha da fazla maliyetli kontratları bu kulübe getirmemesine uğraşmamız yönetimi uyarmamız gerektiği gibi mevcut sözleşmeleri oyuncuların hepsine sahip çıkmak zorundayız. oyuncular iyidir, oyuncular kötüdür, oyuncular söyledir oyuncular böyledir. yapacak bi şey yok. kontratı fazladır, bu zamanı geldiğinde konuşulur, uyumsuzdur, arızadır bunlar zamanı geldiğinde konuşulur. şu an bu oyunculara itibar suikasti uygulayarak, kulübün daha da borca batmasından başka bir şeye yardım etmez bu durum. normal şartlar altında olmadığımızın, çok kritik bir döneme girdiğimizin herkes bilincinde olmalıdır. bizim ve yönetimin yapması gereken o gelir/gider dengesindeki uçurumun nasıl kapatılacağını düşünmek aynı zamanda bu kulübü ligde tutmak, tutamıyorsak da, olmuyorsa da en kötü bir senaryoları düşünmek aksiyon almak aldırmak zorundayız.
yıllardır söylenen, altliglerde mücadele ettiğimizde de defalarca dile getirilen ve yapılmasını umduğumuz hiçbir şey yapılmadı. bu sadece yöneticilerin işbilmezliği ve düşüncesizlikleri değil, aynı zamanda camia’nın payı olduğu bir gerçeklikti.
hüseyin hoca hala daha transfer diyorsa, elinde mevkilerde oynatabileceği oyuncular varken buna devam ediyorsa, kendi kariyeri için gençlerbirliğinin batışını umursamıyorsa, bir zahmet artık hoca ile yolların ayrılması gerekmektedir. aynı zamanda bu gelir/gider tablosundaki korkunç rakamları karşılayabilmemiz ya da bu rakamları bir nebze olsun düşürebilmemiz için rotasyona, o gelen afrikalı kardeşlerimizi ya da altyapıdan oyuncuları oynatmak zorundadır hoca. ha yok bunlar olmaz deniyorsa (ki nasıl olmuyor, servet hoca gitti belkide hala daha altyapıda oynayacak bir oyuncuyu 6 ayda 5 küsür milyon dolara sattırdı, bunun gibi yüzlerce örnek saymamız gerekir mi?) ne diyorduk olmaz deniyorsa transfer açık, buyrun 15-21 yaş aralığı 11 de yada rotasyonda oynayacak maliyeti düşük bir iki oyuncu getirin. bunu yapamıyorsanız elinizdekilere “olmaz yetersiz” deme hakkınız yoktur. biz ayazı gördük. ve biz ayazın rotasyonda oynamasını istiyoruz. olmuyorsa biz o afrikalı gençleri sahada görmek istiyoruz. biz geleceğimizi kotarmak için bunun yapılması gerektiğini sadece düşünmüyoruz bunun şart olduğunu düşünüyoruz. yönetim “efendim biz takımı ligde tutacağız bu gelir/gider dengesini de cebimizden karşılayacağız” diyorsanız bu şartları yerine getirmezsiniz. demiyorsanız, ödeyemeyiz diyorsanız, yönetimdeki herkes “para” konuşulunca kulağına yatıyorsa, gelir/gider dengesi için şimdiden kulübün kasasına çek bırakmak zorundasınız. başkan yöneticilere bunun baskısı yapmalıdır. yapmıyorsa o çeki kendi bırakmak zorundadır. gençlerbirliği ortadoğulu üst orta sınıf aklıyla kulübe ya da bir kuruma yönetici olunup para konusuna gelince kulağının arkasına yatılacak sonra da afedersiniz ama yüzsüz gibi orada burada gezilecek bir kulüp değildir.
camia’ya gelince oyuncu ıslıklamak, oyuncu yemek artık olmamalıdır. kulübü batırdınız tüü size’nin de bizi bir yere götüreceği yoktur. yönetime olması gerekenleri (benim aklıma yukardakiler geldi, belki çok daha iyi fikirler düşünceler ihtimaller vardır) diretmek zorundayız. ve o gelir/gider açığının nasıl kapatılacağı üzerine bizimde yapmamız ve yapmamamız gerekenlerin olduğunu unutmamalıyız. (suç her ne kadar camiada olmasa da durum budur)
kısa süreli dikkat edilmesi gereken şeylerin şunlar olduğunu düşünüyorum;
şu saaten sonra hala daha maliyetli oyuncu getirmeye çalışılıyorsa buna karşı çıkılmalıdır. oluşturulan kaos ortamıyla, sahada ne oluyorun, ne iyi ne kötünün tam tespiti yapılmadan kulübe yüksek maliyetli oyuncu getirmeye devam ediyorlar.(500 bin euro bile bizim için çok yüksek bir maaştır) bunun engellenmesi gerekmektedir. bunun engellenebilmesi için de camia’nın oyunculara sahip çıkması, ıslıklamaması, desteklemesi ve arkasında durmaları gerekir. ayrıca özellikle yerli oyunculara daha çok sahip çıkılması gerekmektedir. diyoruz ya “kravatlılar gider atkılılar kalır” bu sahada “milyonluk yabancılar gider, asgari ücretle oynayan yerliler kalır” dır. yerlilere daha çok sahip çıkılmalıdır. en kötü senaryolarda başbaşa kalacağımız, acaba kulüpte kalır mı diyeceğimiz gene onlardır. (bazı yabancılar istisnadır onlar candır)
(aslında sahada ne oluyorun tespiti fikir ayrılıklarına rağmen yapılıyordur da, ortamda hem bilgi kirliliği yayanların olduğu hem de troller hesapların sürekli milyonluk oyuncu editleri yaptığı bir durum ile karşı karşıyayız.)
diğer bir önemli hususunda, özellikle yönetim içinde olan gençlerbirliklilerin küstürülmesi ya da tasfiyesinden sonra yerlerine gelecek insanların “tepeden inme” bir şekilde görevlere getirilmesini engellemektir. korkunç iddaalar duyuyorum. bir holding’in hem de kulübe çökmeye çalışmış bir holding’in takımının ceo’su ali ekber Hoca’nın yerine sportif direktör olarak gelecekmiş? bu bir iddaa olabilir doğru da olmayabilir sadece böyle şeylerin yapılmasının engellenmesi gerekmektedir.
(bunları yaparken de tepki ile kaosu birbirinden ayırmak gerekmektedir. ve hatta tepki ile nitelikli tepkiyi de birbirinden ayırmak gerekir)
bunları yapabilmek içinde yönetim ile camia arasında bir iletişim ağının kurulması varsa bu iletişim ağını engelleyenlerin tespitinin yapılması gerekmektedir.
yönetim eğer samimi ise bu iletişim ağını kurar. camiadaki aklı selim insanları dinler ve bilgi alış verişi yapar. yok değillerse zaten bu kulübün kapısından bir daha giremeyeceklerini (yanlış anlaşılmasın bu böyle olur) ve camia’nın bu işin peşini bırakmayacağını bilmeleri gerekmektedir.
son kısmı özetlersek
şu an camia’nın ana konusu gelir/gider dengesindeki açığın ya parayla ya da potansiyelle ya da ikisiyle birlikte kapatılması olmalıdır. diğer düşünmesi gerekense olası kötü senaryoları hesap edip bu senaryolar karşısında “öldük/bittik” e girmeden, o senaryolara hazırlıklı olacağımız hamlelerin yapılmasını istemek/baskı uygulamak, fikir yürütmek ve düşünmek zorundadır.